anlaşılır anlatım, bağlaç, böyle munca, bu mun, cümle ve anlatım, edat, gösterme sıfatı, gösterme zamiri, işaret sıfatı, işaret zamiri, rivayet, söz aktarımı, şöyle monca, şu mon
TÜRKÇE212 [16] MON MUN İNÇEMON, MUN, İNÇE
BAŞLAG
ŞU, BU, O
MON, MUN
ÖRNEKLER (mon, monca)
İNÇE, İNÇEK (inçä, inçäk)
ŞU, BU, O
MON, MUN
ÖRNEKLER (mon, monca)
İNÇE, İNÇEK (inçä, inçäk)
BAŞLAG
KÜL TİGİN YAZITI’dan | Türkçe-21 Biçimi |
Türk kara kamag (D9) bodun inçä timiş: “İllig bodun ärtim; ilim amtı kanı? Kimkä ilig kazganur män?” tir ärmiş. “Kaganlıg bodun ärtim; kaganım kanı? Nä kaganka işig küçüg birür män?” tir ärmiş. | Türk kara kamag bodun şöyle timiş: “İl iyesi bodun édi män; beniŋ il şimdi häni? (Şimdi, savaşarak, çalışarak) kime il kazanır män?” tir émiş. “Kaganlı bodun édi män; beniŋ kagan häni? Ne (hängi) kagana işin küçün verir män?” tir émiş. |
İnçä tip Tabgaç kaganka yagı bolm[ış]. (D10) Yagı bolup itinü yaratunu umaduk, yana içikmiş. | Böyle tiyip Tabgaç kagana yagı olmuş. Yagı olup (fakat) etmege yapmaga muktedir olmadık (şekilde, bagımsızlık kazanamamış), yine (Tabgaçlar’ıŋ) içte (esir olarak) kalmış. |
in— inmek
[...]
inçä, iñcä (br.) öyle, böylece
inçäk ?
ESKİ TÜRKÇE’NİN GRAMERİ, A. VON GABAIN, Çeviren: MEHMET AKALIN, TDK Yayınları, Sözlük bölümü
in— inmek
[...]
inçä böylece (bk. ança) Toyok, yaprak II, arkatar. [...]
inçäk (?) Toyok, yaprak II, arkatar. 2 (II, 179)
ESKİ TÜRK YAZITLARI, HÜSEYİN NAMIK ORKUN, TDK Yayınları, Sözlük bölümü
inçä böylece, bu suretle, buna göre, öyle, böyle: TT. I. 12, 133; Wind. 249, 22; Suv. 375, 7 = ınça
inçäk böylece: TT. II. 6, 29 (Briefe. III. 7, 46).
[...]
inmäk inmek: TT. III. 6, 20; IV. 12, 47; Suv. 615, 7.
ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, AHMET CAFEROĞLU, TDK Yayınları, sayfa 94, 96
“ŞU, BU, O”;
“şuyun, buyun, oyun (änin)”; “şuların, buların, oların”;
“şöyle, böyle, öyle”;
Bazı tek-uzun cümleli anlatımların, kısa cümlelere-bölümlere ayırmak için de kullanılır lär. Bu yapılarak, özelleyi uzun cümleli anlatım, daha kolay anlayılır biçime ketirilir.
Ali, “yarın hava küneşli olcak” tidi.
Ali şöyle tidi; “yarın hava küneşli olcak”. [Ali, şuyun tidi; ...]
“Yarın hava küneşli olcak”; Ali böyle tidi. [Ali, buyun tidi.]
Ali şöyle tidi: “Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak”. [Ali, şuların tidi; ...]
“Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak”; Ali böyle tidi. [Ali, buların tidi.]
Ali şöyle tidi; “yarın hava küneşli olcak”. [Ali, şuyun tidi; ...]
“Yarın hava küneşli olcak”; Ali böyle tidi. [Ali, buyun tidi.]
Ali şöyle tidi: “Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak”. [Ali, şuların tidi; ...]
“Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak”; Ali böyle tidi. [Ali, buların tidi.]
- Buralarda körülen yagış türleri; yagmur, kar, çiy, kıragı, tolu ér.
-
Şular,
buralarda körülen yagış türleri ér; yagmur, kar, çiy, kıragı, tolu.
- Yagmur, kar, çiy, kıragı, tolu; bular, buralarda körülen yagış türleri ér.
- Buralarda yagmur, kar, çiy, kıragı, tolu kibi yagış türleri körülür.
- Şu kibi yagış türleri, buralarda körülür; yagmur, kar, çiy, kıragı, tolu.
- Yagmur, kar, çiy, kıragı, tolu; bu kibi yagış türleri, buralarda körülür.
- Yagmur yagar ése yerler ıslanır olmag belli ér.
- Şu belli ér; yagmur yagar ése yerler ıslanır.
- Yagmur yagar ése yerler ıslanır; bu, belli ér.
-
Okuluŋ en başarılı ögrencilerden ér Ali, başarılı ögrenci olmak için
kendiyiŋ sürekli ders çalışmagıŋ herkes tarafıdan takdir etildikiŋ
bilinçte édi.
- Okuluŋ en başarılı ögrencilerden ér Ali, şuyuŋ bilinçte édi; başarılı ögrenci olmak için kendiyiŋ sürekli ders çalışmagın, herkes takdir etyir.
- Ali, okuluŋ en başarılı ögrencilerden ér. Başarılı ögrenci olmak için kendiyiŋ sürekli ders çalışmagın, herkes takdir etyir. Buyuŋ bilinçte édi än. [Ali, okuluŋ en başarılı ögrencilerden ér. Başarılı ögrenci olmak için sürekli ders çalışır. Buyun, herkes takdir etyir. Buyuŋ bilinçte édi än.]
- Şu kibi yagış türleri, biziŋ ülkede körülür: «Pek yükseltilig kesimlerde kar, kıragı. Az yükseltilig kesimlerde yagmur, çiy, tolu. Orta yükseltilig kesimlerde tüm munlar.»
- Ali, çalıştı, başardı. Timek ki; başarmak için çalışmak kerek.
- Ali, çalıştı, başardı. Bu, şu timek; başarmak için çalışmak kerek.
-
Ali, çalıştı, başardı.
Şu timek
bu; başarmak
için çalışmak kerek.
- Şu ögrenciler, dün sınıfta sessizce kitab okudu lär: Sınıfıŋ en çalışgan erkek ögrenciler Ali, Veli, Kemal; sınıfıŋ en çalışgan kız ögrenciler Ayşe, Fatma, Zeynep.
- Sınıfıŋ en çalışgan erkek ögrenciler Ali, Veli, Kemal ér. Sınıfıŋ en çalışgan kız ögrenciler Ayşe, Fatma, Zeynep ér. Bu ögrenciler, dün sınıfta sessizce kitab okudu lär.
MON, MUN
Yukarıdakı kelimelere de bakarak, mon tüzenlemegin yapalım:
bo, boo, po (br) [bu]
munça bunça [bunca]
muntag montag (br) [böyle]
ESKİ TÜRKÇE’NİN GRAMERİ, A. VON GABAIN, Çeviren: MEHMET AKALIN, TDK Yayınları, Sözlük bölümü.
bu [bu] |
mun [bu] |
mon [≈ şu] |
bu-ca [buya yaklaşık eşit, bu kibi] |
mun-ca [buya yaklaşık eşit, bu kibi] |
mon-ca [≈ şuya yaklaşık eşit, şu kibi] |
bu-nca [tüm bu, bir sürü, çok, epey] |
mun-(u)nca [tüm bu, bir sürü, çok, epey] |
mon-(u)nca [≈ tüm şu, bir sürü, çok, epey] |
bu teg [bu kibi, bu benzeri] |
mun teg [bu kibi, bu benzeri] |
mon teg [≈ şu kibi, şu benzeri] |
bu tegi [bu kadar, bu denli] |
mun tegi [bu kadar, bu denli] |
mon tegi [≈ şu kadar, şu denli] |
• mun; mun-un, mun-uŋ, mun-a, mun-da, mun-dan [çokul eki kelebilir: “munlar, munların” kibi.]
• mon; mon-un, mon-uŋ, mon-a, mon-da, mon-dan [çokul eki kelebilir: “monlar, monların” kibi.]
“bu-ca”, şu anlamlara kelyir ärinç:
· “buya yaklaşık eşit, bu kibi, buya hemen hemen eşit, hemen hemen bu, buya denk, buya yakın, kenel körünüm olarak bu”.
· “böyle, bu şekilde, bu biçimde” anlamlarıyın da karşılayabilyir.
· “mun-ca” ile “mon-ca”yın da benzer şekilde anlamak kerek ér.
# “-ca, -ce”, “-nca, -nce” ekleri için bak: TÜRKÇE214 [04] BENZETİM
“mun” ile “mon”; yakın anlamlı sözcükler ér (ikisi de temelde “bu” timek ér ärinç). Fakat Türkçe-21’de, munlarıŋ körevler farklı olcak.
“mun”; “anlatımda az önce belirtilen şey”in işaret etçek; yani “bu” körevide kullanılcak.
“mon”; “anlatımda az sonra belirtilcek şey”in işaret etçek; yani “şu” körevide kullanılcak.
“mun” ve “mon”; sadece anlatımdakı şeylerin işaret etçek. Kib, yoldakı neŋ araba işaret etilip “mun araba yeni ér” tiyilmecek; “mon araba yeni ér” de tiyilmecek; (“bu/şu araba yeni ér” tiyilcek).
Anlatımlarda, kib, şöyle olcak:
“Ali, yolda araba kördü.
Mun araba yeni édi.”
“Ali, yolda monca araba kördü; yeni, kırmızı, sedan.”
“Ali, karşıdakı atın işaret etip Veli’ye mon sözlerin tidi: «Şu at, yarış atı ér. Bu at, çok yarışlar kazandı.» Mun at, Ali’yin çok etkilemiş édi.”
“Ali, yolda monca araba kördü; yeni, kırmızı, sedan.”
“Ali, karşıdakı atın işaret etip Veli’ye mon sözlerin tidi: «Şu at, yarış atı ér. Bu at, çok yarışlar kazandı.» Mun at, Ali’yin çok etkilemiş édi.”
# “Bu, Şu” kullanımları tegişmeyir.
# Bazen “bu, şu”; “mun, mon” yeriye de kullanılmış lär olabilir.
# Kelime yıgını biçimde anlatım: “Ali kendisini çok etkilemiş olan karşılarındaki atı işaret edip Veli’ye «Yarış atı olan bu at, çok yarışlar kazandı» dedi.”
“şu, bu” yeriye “mon, mun” kullanımı:
Ali için şu, önemli ér; kitab okumak. [Şu, Ali için önemli ér; kitab okumak.]
Ali için mon, önemli ér; kitab okumak. [Mon, Ali için önemli ér; kitab okumak.]
Ali, şuyun tidi; “Okula kityir män”. Buyun tiyip evden çıktı.
Ali, monun tidi; “Okula kityir män”. Munun tiyip evden çıktı.
Ali, monların satın aldı; kalem, silgi, cetvel, defter. Munlar, änä kerekli édi. Munların äniŋ almag, kerekli édi.
Ali, mon teg ögrenci malzemeleri aldı; kalem, silgi, cetvel, defter, vb. Mun teg şeylerin, Veli de aldı.
Ali, mon tegi işin, çok kısa sürede yaptı; bahçeyin temizledi, kendiyiŋ bisikletin onardı, çiçeklerin suladı.
Ali; bahçeyin temizledi, kendiyiŋ bisikletin onardı, çiçeklerin suladı. Mun tegi işin, çok kısa sürede yaptı.
“şöyle, böyle” yeriye “monca, munca” kullanımı:
Ali, şöyle tidi; “Okula kityir män”. Böyle tiyip evden çıktı.
Ali, monca tidi; “Okula kityir män”. Munca tiyip evden çıktı.
Ali, ol arabayın monca satın aldı: Önce internetten uzun uzun araştırmaglar yaptı. Ol arabayın buldu. Arabayıŋ iyeyin aradı. Sıkı pazarlık yapıp ol arabayın satın aldı. Munca satın alıp kendiyiŋ eve änin kötürdü.
# “monca, munca” ile “monun, munun”uŋ fark:
Ali, monun tidi; “Şimdi okula kityir män”. Munun tiyip evden çıktı. [“Anlamca ve şekilce bu” olan söz söyledi.]
Ali, monca tidi; “Şimdi okula kityir män”. Munca tiyip evden çıktı. [“Anlamca bu ve şekilce yaklaşık bu” olan söz söyledi. Kib, “Şimdi okula kitçek män” timiş de olabilir.]
Bir kişiye ait/ilgili şeyler için “mon” kullanımı:
Ali; äniŋ bisiklet kırmızı, äniŋ ceket mavi ér.
Ali, mon ér; äniŋ bisiklet kırmızı, äniŋ ceket mavi.
Ali; äniŋ anne ögretmen, äniŋ baba doktor ér.
Ali, mon ér; äniŋ anne ögretmen, äniŋ baba doktor.
“Tanım”larda “mon” kullanımı:
Serçe, insanlara yakın yerlerde yaşayan, küçük, ötücü kuş ér.
Serçe, mon ér; insanlara yakın yerlerde yaşayan, küçük, ötücü kuş.
“Tanıma benzer” anlatımlarda “mon” kullanımı:
Ali, sınıfıŋ en çalışgan ögrenci ér, ders çalışyır édi.
Ali, mon ér; sınıfıŋ en çalışgan ögrenci än, ders çalışyır édi.
Öteki bazı kullanımlar:
Ali; çalıştı, başardı. Munuŋ anlam mon ér; başarmak için çalışmak kerek.
Ali; çalıştı, başardı. Mun, mon timek; başarmak için çalışmak kerek.
Ali; çalıştı, başardı. “Başarmak için çalışmak kerek” timek ér mun.
# Ali; çalıştı, başardı. Ulayı başarmak için çalışmak kerek.
Türk kara kamag bodun inçä timiş: “İllig bodun ärtim; ilim amtı kanı? (...) İnçä tip Tabgaç kaganka
Türk kara kamag bodun monca timiş: “İllig bodun édi män; ilim şimdi häni?” (...) Munca tiyip Tabgaç kagana
“Mun-dun”; “bu yüzden, bu nedenden, bu sebebden, bu-dan tolayı”;
“Yagmur yagdı. Bu nedenden yerler ıslandı.”
“Yagmur yagdı. Mundun yerler ıslandı.”
“Mon-dun”; “≈ şu yüzden, şu nedenden, şu sebebden, şu-dan tolayı”;
“Yerler şu nedenden ıslandı; yagmur yagdı.”
“Yerler mondun ıslandı; yagmur yagdı.”
“Yerler ıslandı. Çünkü yagmur yagdı.”
“Yerler ıslandı. Neden mon ér; yagmur yagdı.”
“Ali, başarılı olmak ister. Mundun, sürekli ders çalışır.”
“Ali, yarın sınava kircek. Mundun, ders çalıştı.”
“Ali, mondun sürekli ders çalışır; başarılı olmak ister.”
“Ali, mondun ders çalıştı; yarın sınava kircek.”
“mondun ér” (şu yüzden ér, şu sebebden ér, şu nedenden ér)
“mundun ér” (bu yüzden ér, bu sebebden ér, bu nedenden ér)
“Yerler ıslandı. Munuŋ neden mon ér; yagmur yagdı.”
“Yerler ıslandı. Neden mon ér; yagmur yagdı.”
“Yerler ıslandı. Mondun ér; yagmur yagdı.”
“Yagmur yagdı. Mundun yerler ıslandı.”
“Yagmur yagdı. Yerleriŋ ıslanmak, mundun ér.”
# “Sebeb” belirtimi, “tıltag, tiyin” ilen de yapılabilir:
“Yagmur yagdı tiyin, yerler ıslandı.”, “Yerler ıslandı; yagmur yagdı tiyin.”,
“Yerler ıslandı. Tıltag, yagmur yagdı.”
Bak: TÜRKÇE212 [10] BAZI KELİMELER → TILTAG; TİYE, TİYİN
Ayrıca bak: TÜRKÇE212 [20] -dag -deg ; -dın -din -dun -dün
ÖRNEKLER (mon, monca)
1) UZUN ÖZNE
MON
Pazarda elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon satılyır édi.
· Pazarda monlar satılyır édi; elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon.
MONCA
Pazarda elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon kibi şeyler satılyır édi.
· Pazarda monca şeyler satılyır édi; elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon.
2) UZUN TÜMLEÇ
MON
Ali, pazardan elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon satın aldı.
· Ali, pazardan monların satın aldı; elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon.
Ali, “Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak.” tidi.
· Ali, monun tidi; “Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak.”
MONCA
Ali, pazardan elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon kibi şeyler satın aldı.
· Ali, pazardan monca şeyler satın aldı; elma, armut, kayısı, erik, lahana, karnabahar, domates, biber, patlıcan, sogan, salatalık, portakal, ayva, limon.
Ali, “Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak.” kibi şeyler tidi.
· Ali, monca tidi; “Yarın sabahdan ögleye kadar, hava küneşli olcak. Ögleden ikindiye kadar, bulutlu olcak. İkindiden akşama kadar, sisli olcak. Akşamdan sonra kar yagışlı olcak.”
monca+la— | : |
şöyle yapmak, şöyle kılmak |
monca+la—(y)ı | : |
şöyle yaparak, şöyle kılarak, şöyle yapıp, şöyle kılıp |
monca+la—(y)ı+n | : |
şöyle yapmak ilen, şöyle kılmak ilen, şöyle yapmak suretiyle, şöyle kılmak suretiyle |
monca+la—n— | : |
şöyle yapınmak, şöyle kılınmak, şöyle olmak, şöyle tavranmak |
monca+la—n—ı | : |
şöyle yapınarak, şöyle kılınarak, şöyle olarak, şöyle tavranarak,
şöyle tavranıp |
monca+la—n—ı+n | : |
şöyle yapınmak ilen, şöyle kılınmak ilen, şöyle tavranmak suretiyle |
munca+la— | : |
böyle yapmak, böyle kılmak |
munca+la—(y)ı | : |
böyle yaparak, böyle kılarak, böyle yapıp, böyle kılıp |
munca+la—(y)ı+n | : |
böyle yapmak ilen, böyle kılmak ilen, böyle yapmak suretiyle, böyle
kılmak suretiyle |
munca+la—n— | : |
böyle yapınmak, böyle kılınmak, böyle olmak, böyle tavranmak |
munca+la—n—ı | : |
böyle yapınarak, böyle kılınarak, böyle olarak, böyle tavranarak,
böyle tavranıp |
munca+la—n—ı+n | : |
böyle yapınmak ilen, böyle kılınmak ilen, böyle tavranmak suretiyle |
# “—n—”ler, tönüşlülük eki ér. “+n”ler, vasıta hali eki ér.
İNÇE - İNÇEK [inçä, inçäk]
“İNÇE, İNÇEK”SİZ ANLATIM | “İNÇE, İNÇEK”Lİ ANLATIM |
Ali “okula kityir män” tiyip evden çıktı. | Ali inçe tidi “okula kityir män”. İnçek tiyip evden çıktı. |
• “inçe”, “okula kityir män” yeriye inyir. “okula kityir män”in, sonraya kaydıryır. “inçe”, “okula kityir män”in simgeleyir. “inçe”, “okula kityir män”den önreye inyir.
• “inçek”, önreki cümledeki “okula kityir män”in simgeleyir.
• “in—ç+e”, “in—ç+e+k”. [Sözlüklerden “in—” (inmek) fiiliyiŋ anlamlara bak]
Sadece “inçe” veya sadece “inçek” kereken anlatımlar da olabilir:
“İNÇE, İNÇEK”SİZ ANLATIM | “İNÇE”Lİ VEYA “İNÇEK”Lİ ANLATIM |
Ali “Yarın sınavım var. Ders çalışyır män. İçeride gürültü yapmayıŋ. Tışarıda oynayıŋ.” tidi. | Ali inçe tidi; “Yarın sınavım var. Ders çalışyır män. İçeride gürültü yapmayıŋ. Tışarıda oynayıŋ.” |
“Okula kityir män” tiyip evden çıktı Ali. | “Okula kityir män” tidi Ali. İnçek tiyip evden çıktı. |
“Ali, karşıdakı atın işaret etip Veli’ye inçe tidi: «Şu at, yarış atı ér. Bu at, çok yarışlar kazandı.» Mun at, Ali’yin çok etkilemiş édi.”
İNÇE TEG - İNÇEK TEG
“Yaklaşıklık” belirtimi için “teg (kibi, benzeri)” kelimesi ile birlikte kullanılabilir lär; “inçe teg”, “inçek teg”:
“İNÇE TEG, İNÇEK TEG”SİZ ANLATIM | “İNÇE TEG, İNÇEK TEG”Lİ ANLATIM |
Ali “okula kityir män” benzeri tiyip evden çıktı. | Ali inçe teg tidi “okula kityir män”. İnçek teg tiyip evden çıktı. |
“İNÇE TEG, İNÇEK TEG”SİZ ANLATIM | “İNÇE TEG”Lİ VEYA “İNÇEK TEG”Lİ ANLATIM |
Ali “Yarın sınavım var. Ders çalışyır män. İçeride gürültü yapmayıŋ. Tışarıda oynayıŋ.” benzeri tidi. | Ali inçe teg tidi; “Yarın sınavım var. Ders çalışyır män. İçeride gürültü yapmayıŋ. Tışarıda oynayıŋ.” |
“Okula kityir män” benzeri tiyip evden çıktı Ali. | “Okula kityir män” benzeri tidi Ali. İnçek teg tiyip evden çıktı. |
“ULATI” KELİMESİ, “VE SAİRE” BELİRTİMİ İÇİN KULLANILABİLİR:
İNÇE ULATI - İNÇEK ULATI • İNÇE TEG ULATI - İNÇEK TEG ULATI
Ali “okula kityir män” ulatı tiyip evden çıktı. | Ali inçe ulatı tidi; “okula kityir män”. İnçek ulatı tiyip evden çıktı. |
Ali “okula kityir män” benzeri ulatı tiyip evden çıktı. | Ali inçe teg ulatı tidi “okula kityir män”. İnçek teg ulatı tiyip evden çıktı. |
# Türkçe-21 Biçimi’de, “inçe, inçek” kelimeleri, kenelde söz aktarımları için kullanılır lar.
Türk kara kamag bodun inçe timiş: “İllig bodun édi män; beniŋ il şimdi häni? (Şimdi, savaşarak, çalışarak) kime il kazanır män?” tir émiş. “Kaganlı bodun édi män; beniŋ kagan häni? Ne (hängi) kagana işin küçün verir män?” tir émiş. İnçek tiyip Tabgaç kagana yagı olmuş. Yagı olup (fakat) etmege yapmaga muktedir olmadık (şekilde, bagımsızlık kazanamamış), yine içte kalmış.
• Yardımcı kelimeler “mon, mun, inçe, inçek, nen”; “yaklaşık 7 birim”den uzun anlatımların, kısa cümlelere ayırmak (ve/veya anlamlı bölümlere ayırmak) için önemli lär.
“Ali ‘okula kityir män’ tiyip evden çıktı.” kibi kısa anlatımlarda, munlarıŋ önemler tam anlayılmaz.
Veya “Ali ‘okula kityir män’ tiyip evden çıktı.” kibi kısa anlatımların, “mon, mun, inçe, inçek, nen” kullanarak yeniden tüzenlemek kerekmez.
• Türkçe’de en sık kullanılan cümle kalıbı ér nen “Özne + Tümleç + Yüklem”.
Mun temel kalıb, “yaklaşık 7 birim”in aşmayan cümleler için uygun ér.
Yanya, Türkçe’de, cümlede öge sıralamagı, biraz esneyebilir;
Türkçe-21 Sitesi