Hz Muhammed Türk mü Arap mı, İslamiyette ırklara ve soylara özel mükellefiyetler ve iltimaslar var mıdır, Türk Arap savaşları, Türk demek Müslüman demektir iddiasının dinsel dayanağı var mıdır, Türk nedir Müslüman nedir, Türkler nasıl Müslüman oldular
[UYGULAMAG YAZISI] MÜSLÜMAN ARAB FARS TÜRKMÜSLÜMAN, ARAB, FARS, TÜRK, IRK, MİLLET, KAVİM
HZ MUHAMMED, TÜRK MÜ?
“sorularlaislamiyet.com”dan alıntı;
[“İstanbul Agızı’ya köre yalınsıg cümleli” biçime tönüştürdü män]:
“Türkler size saldırmadan, siz sakın Türklere saldırmayın, çünkü onlar(ın), gelecekte İslamiyet’e çok hizmetleri bulunacaktır.” diye bir hadis-i şerif var mı, var ise sağlam mı?
Soran : erhan975 || Tarih: 15.01.2007 - 20:45 || Güncelleme: 14.08.2017 - 16:04
CEVAP
[...] Bu arada, şu tarihî husus, gözardı edilmemelidir: Türkler, İslâm’ın zuhurundan dört asır sonra Müslüman oldular. O zamana kadar, İslâm fetihleri; kuzeyde Hazar Denizine, batıda Mısır’a, güneyde Yemen’e, doğuda Hindistan sınırlarına kadar yayılmıştı. İslâm ordusu, hemen hemen bütün milletlerle savaştılar; fakat Türklerle savaşmadılar.
Müslümanlar, Peygamberimizin (asm) şu hadisine, riayet ettiler; “Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın.” (1). Çünkü onlarla savaş ederlerse, Türklerin İslam’a girmelerine mâni olacaklarını biliyorlardı. Bunun için Türkler, İslâm güneşinin üzerlerinde doğduğunu hisseder etmez; “oymaklar” halinde Müslüman oldular.
Türkler, bilhassa Abbasiler devrinde, İslâm ordusunda mühim yer tuttular. Türkler, yiğitliklerini, cihat aşkı ile birleştirdiler ve asırlar boyu, İslâm’ın bayraktarlığını yaptılar.
Bunun yanında; her millet, kendi milletinin fazilet ve güzel hasletlerinden bahsedebilir, onları sevebilir. İslâmiyet bunu reddetmez. Nitekim sahabelerden birisi, Peygamberimize (asm), şöyle sormuş; “Ey Allah’ın Resulü, bir kişinin kendi kavmini sevmesi ırkçılık mıdır?”. Resulullah da (a.s.m.) şöyle buyurmuştur; “Hayır, ancak kişi, kavminin zulmüne yardımcı olursa, ırkçılık olur.” (2) Çünkü millet, ırk, kavim bir vakıadır.
“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye, sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Ondan en çok korkanınızdır.” (3) Bu âyet-i kerime, insanların farklı millet ve ırklara mensup olmasını, birbirleriyle daha yakından tanışması hikmetine bağlamaktadır. Ve hangi ırktan olursa olsun; fert ve milletlerin fazilet ve üstünlük derecesini, ”takva”ya göre değerlendirmektedir.
Kur’ân’ın hükmü, hiçbir milletin, ırkî bakımdan bir üstünlüğe sahip olamayacağını açıklar. Ayrıca, esas itibariyle, “hadis-i kudsî”lerde ve “hadis-i şerif”lerde, bu hükme aykırı ifade bulmak da mümkün değildir. Bu hükme ters düşen ifadeler; “hadis” olarak bazı kitaplarda yer alsalar bile, dillerde dolaşsalar bile; reddedilirler, kabul edilmezler. Bunun için de buna benzer ifadelere dayanarak; Arap, Fars, Türk, Kürt hangi millet olursa olsun, methedilmeye kalkışılmaz. Irkçılık kokan ve o çerçevede anlatılan konularda, İslâm literatüründe “hadis” olarak kabul edilmeyen beyanlara da itibar edilmez.
Meselâ, Kaşgarlı Mahmud’un ”Divânu Lügati’t-Türk” isimli kitabında, Türkleri metheden bir hayli mevzu (uydurma) “hadislere” yer verilmiştir. Bunlardan “hadis-i kudsî” olarak nakledilen bir söz şöyledir: «Ulu Allah buyuruyor: “Benim Türk adını verdiğim ve maşrıkta iskân ettiğim birtakım askerlerim vardır ki, herhangi bir kavme karşı gazaba gelecek olursam; o Türk askerlerimi, o kavmin üzerine saldırırım.”»
Bu ifadeler, “Hadis-i Kudsî” diye aktarılmıştır. Fakat hiçbir hadis kitabında, bunları bulmak mümkün değildir. Bir lügat kitabında geçen böyle bir ifadeyi, ”hadis-i kudsî” diye alıp nakletmek, usûle de aykırıdır. Çünkü âyetlerin anlamları, Kur’ân meallerinden veya tefsirlerden alınır ve istifade edilir. Hadisler de hadis kitaplarından alınır ve istifade edilir.
Diğer taraftan, bu ifadeler, Türk milletini ve ordusunu metheder mânâyı taşımaktan da uzaktır. Çünkü bu ifadelerde, Türk askeri; Allah’ın elinde bir gazap âleti olarak gösterilmektedir; azgın milletlerin üzerine “saldırtılan” bir unsur şeklinde tarif edilmektedir.
Peygamber Efendimiz (asm) hakkında, “Türklük” iddiasına gelelim. Esas itibariyle, İslâmiyet; ırk, kabile ve millet mefhumunu reddetmiyor. İnsanların kabile ve milletlere ayrılmasını, “birbirleriyle daha yakından tanışmalarını sağlaması” bakımından değerlendiriyor. [...]
Diğer taraftan, Peygamberimiz (asm), nesep itibariyle, hangi millete mensuptur? Bunu, bizzat kendisinin mübarek dilinden, öğrenmemiz mümkündür. Bu husustaki hadislerin, sadece üçünün mealini verelim:
“Ben peygamberim, bunda asla yalan yok. Ben Abdülmuttalib’in oğluyum, ben Arapların en fasih konuşanıyım ve Kureyş evlatlarındanım.” (6)Bu hadis-i şerifler, hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmamaktadır; Peygamberimizin (asm) nesep ve nesil bakımından, Arap olduğunu bildirmektedir.
“Ben Arapların, Suheyb Rumların, Selman Parsların, Bilal de Habeşlilerin ilk olarak cennete girenleriyiz.” (7)
“Ben tam bir Arabım. Ben Kureyş kabilesindenim. Benim lisanım (Arapçayı en fasih konuşan) Benî Sa’d lisanıdır.” (8)
Peygamberimizin Arap olduğu, Kur’ân’da açıkça ifade edilir. İbrahim sûresinin şu mealdeki 4. âyeti buna delildir; “Kendilerine apaçık anlatılabilsin diye, her peygamberi, kendi milletinin diliyle gönderdik.” Peygamberimiz (asm) de bir peygamber olarak, kendi milletinin içinden çıkmıştır ve onlara Arapça olan Kur’ân’ı okumuştur.
Ebû Zer’den (r.a.) rivayet edilen şu mealdeki hadis-i şerif de bu âyeti tefsir etmektedir; “Cenab-ı Hak, her peygamberi, kendi milletinin dili ile göndermiştir.” (9)
Dipnotlar: • 1. Ebû Davud , Melâhim: 8. • 2. İbni Mâce , Fiten: 8. • 3. Hucurât Sûresi, 18. • 4. Feyzü’l-Kadîr, 3:36. Hadis no: 2682. • 5. Müslim, Fedâil: 1. • 6. Feyzü’l-Kadîr , III/38. Hadis no: 2684. • 7. a.g.e. III/43, Hadis no: 2695. • 8. a.g.e. III/44. Hadis no: 2696. • 9. Tefsir-i İbni Kesîr, 2:522.
(Mehmed Paksu, Meseleler ve Çözümleri-1)
sorularlaislamiyet.com/turkler-size-saldirmadan-siz-sakin-turklere-saldirmayin-cunku-onlar-gelecekte-islamiyete-cok
KONUK YAZAR 1’İŊ NOTLAR
# “çünkü onlar(ın), gelecekte İslamiyet’e çok hizmetleri bulunacaktır.” Sorudakı mun bölüm de hadis mi? Muna, alıntı metinde teginilmemiş. Ben de araştırmadı män. Fakat siz, araştırabilir séz tabi.
# Mon iddiayın, çeşitli kaynaklardan araştırmak, uygun tutum olabilir; “İslâm ordusu, hemen hemen bütün milletlerle savaştıkları halde, Türklerle savaşmadılar”.
# “Çünkü onlarla savaş ederlerse, Türklerin İslam’a girmelerine mâni olacaklarını biliyorlardı.” Mun cümle, Yazar’a ait bir yorum ér ärinç. “Türklere saldırır séz ése, olarıŋ Müslüman olmaga engel olur séz” kibi bir anlamın, yukarıdakı ol Hadis’den anlayamadı män. Ol Hadis, “tokunmayıŋ, saldırmayıŋ” timiş fakat sebeb belirtmemiş, kibi körünyür. (Mun konudakı tüm Hadis’lerin, incelemedi män.)
# “Hadis Usûlü”, Hadis rivayetleriyiŋ Hz Muhammed’e aitliklerin de inceleyen yöndemler de içerir.
KONUK YAZAR 1’İŊ YORUMLAR
Rivayete köre; Hz Muhammed, henüz müslüman olmamış Türkler’den, “Türkler” tiye bahsetmiş. “Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın.” [Ebû Davud, Melâhim: 8] İslamiyet’in, Hz Muhammed’den daha iyi bilen insan yok ér. Ebû Davud’uŋ yorumlar da ciddiye alılmaga teger ärinç.
Ulayı monca sonuçlar da çıkırılabilir, kibi de körünyür: Müşrik Arab da Arab ér, Müslüman Arab da Arab ér. Budhist Türk de Türk ér, Müslüman Türk de Türk ér. Benzer şeyler, Farslar (Persler), Kürtler, Çerkezler, Gürcüler, Cermenler, Ruslar, İspanyollar, ve saire için de söyleyilebilir ärinç. [Mun paragraf, “fetva” émez.]
Fakat belirtmek ve saire için kerek olur ése, monca tiyilebilir ärinç; “Müslüman Arab, Hıristiyan Arab”, “Müslüman Türk, Hıristiyan Türk”, “Müslüman Kürt, Hıristiyan Kürt” kibi. Kib “şeker, kabak, kabak tatlısı” da üç farklı şey ér.
Diynde olmayan bir şeyin, diyn tiye iddia etmek, diynsel açıdan da büyük risk ér. Bu konuda, Maturidî veya Eş’arî Kelâm’cılardan da körüş alılabilir. Kelâm İlmi, İslâmiyet’teki inanç esaslarıyın inceleyen uzmanlık talı ér.
İslamiyet’te; ırklara ve soylara özel, mükellefiyetler de iltimaslar da yok ér ärinç. Fakat bu, başka bazı diynlerde var olabilir.
• “Türk” kelimeside, “anlam kenişlemegi (anlam genişlemesi)” olmuş; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Vatandaşı” anlamıda da kullanılyır. Benzer şekilde, kib “Alman” kelimesi de “Almanya Devleti Vatandaşı” anlamıda da kullanılyır.
• Kib, Almanya’dakı kimi Almanlar da Almanya’dakı tüm Müslümanlar’a “Türk” tir; çoku Türk, Müslüman ér tiyin, munca ér ärinç. Fakat Almanya’da yaşayan bir Arab, kendiye “Arab” tiyilmegin tercih eter ärinç.
• Kib Avrupa ülkeleride, kenelleyi, “Arab” kelimesi, “Müslüman” kelimesi ile eş anlamlı kibi de kullanılyır. Ulayı kimi Avrupalılar, “Müslüman, Arab, Türk” kelimeleriyin de “eş anlamlı kelimeler” sanyır.
• Kib “baş” kelimesiyiŋ ana anlam, “kafa (bedende bir bölüm)” ér. Fakat “baş” kelimeside de anlam kenişlemegi olmuş. Sözlüklerden bak; baş, kafa, ana, baba, insan, adam, kadın, kaba, nazik, vs.
• Sözlüklerden vs bak; “anlam genişlemesi”.
# Mun yazı; neŋ körüşün, neŋ diynsel temele tayandırmag amaçlı émez.
# Türkçe-21 Sitesi’yiŋ taleb üzere, burada da “tarafsız bilimsel bakış açısı” kullanmaga çalıştı män.
# Mun yazıda, hatalar var olabilir. Çeşitli kaynaklardan araştırmaglar yapmag, uygun tutum olabilir.
# Mun yazılardan da şöyle veya böyle etkilenmeg veya etkilenmemeg, okuyucuyuŋ sorumlulukta ér.
— Konuk Yazar 1 —