benzetim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
benzetim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

02 Haziran 2024

BENZETMEK, BENZETİŞ, BENZETME, BENZETİM

benzerlik edatı, benzetilen, benzetim, benzetme, benzeyen, bor bora boru, böyle şöyle öyle, Brahmi yazısı, tarafından, teşbih

TÜRKÇE214 [04] BENZETİM

BENZETİM
700’lü Yıllarda; “-ça, -çe”, “sıg, -sig”
kop, kopsug
İstanbul Agızı’da; “-ca, -ce; -ça, -çe”
“eşitçe”
“köre”
Türkçe-21’e köre [-ca ; -cag ; -cak ; -nca ; -gi ; -gi-r]
ÖRNEKLER
Tidişler [Analizler]
bu, şu, o ; mon, mun ; än
Alıntılardakı “(br.)” ne?

BENZETİM

“Benzetim”de (“teşbih”de) 4 ögeden söz etilebilir; “benzeyen, benzetilen, benzerlik edatı, benzerlik”.

“Ali, Veli teg çalışgan ér.”

BENZEYEN BENZETİLEN BENZERLİK EDATI BENZERLİK
Ali Veli teg (kibi) çalışganlık

Bazı ekler de benzetim anlatımı için kullanılmış. Kib “-ca, -ce”, “-sıg, -sig” ekleri;

“Cemal, çocuk-ça tavrandı.”
“Hüsnü, çocuk-sıg tavranışlarda bulundu.” kibi.

İstanbul Agızı’da; “Hüsnü, çocuk-su davranışlarda bulundu.” Azuca “-sıg, -sig → -sı, -si → -()msı, -()msi” tönüşümleri olmuş; “çocuk-su, kadın-sı, erkek-si; çocuğ-(u)msu, kadın-(ı)msı, erkeğ-(i)msi” kibi.

# Sözlüklerden bak: “çocuksu, çocuğumsu [çocuk-(u)msu], kadınımsı”.
Okuyucu ve tinleyici, “benzetilen” ile “benzerlik” arasıdakı bagıntıyın önceden bilir olmalı. Olmaz ése, “benzetim”, okuyucuya ve tinleyiciye belirsiz kalabilir.

Kib 1: Neŋ okuyucu tüşünelim. Mun okuyucu, “Veli, çalışgan” mı, “Veli, çalışgan tügül” mü, bilmeyir olsun. Mun okuyucu, mon cümleyin okusun;

“Ali, Veli kibi çalışgan tügül”. Okuyucu, mun cümleyin iki şekilde anlayabilir:

“Ali, çalışgan tügül; Veli çalışgan”
“Ali, çalışgan tügül; Veli çalışgan tügül”

Okuyucu, “Veli, çalışgan mı?” sorusuyuŋ yanıtın önceden bilir ése, belirsizlik olmaz.

Kib 2: “Cırcır böceki, çalışgan ér” ve “Cırcır böceki, çalışgan tügül ér” ön bilgileriye köre, iki türlü anlayılabilir mon cümle: “Ali, cırcır böceki kibi çalıştı.”
Kib, sadece “Ali çalışgan, Veli de çalışgan” bilgisi verilmek isteyilyir ése; monca da olabilir:
“Ali de Veli de çalışgan ér.”

“Ali, çalışgan ér; Veli kibi.”, “Ali çalışgan tügül, Veli kibi.”
“Ali, çalışgan ér; Veli de.”, “Ali, çalışgan tügül; Veli de.”
700’lü Yıllarda; “-ça, -çe”, “sıg, -sig”

İsimden İsim Yapan Ekler (...)
45. +ça, +çä: Küçültme ve kuvvetlendirme bildirir (DENY § 517); bk. Edatlar § 349; eşitlik hâli ile aynı.
  ança “biraz, o kadar”
  azrakça “çok az”
  antaça (StG 47) “tam o esnada, tam orada”
  azuça (Suv 135, 13) “veyahut”
  barça < *bar–ır+ça “bütün, hep”.
- - - - - - - - - - - - - - - -
Eşitlik Hali
185. +ça, +çä (DENY § 919, 920, 922)
Aynı zamanda kelime teşkil eden (§ 45) bu ek, muhtemelen, sakatlanmış (verstümmelte) eski bir son çekim edatıdır. Artık, tek başına bir manası olmadığı için hal ekleri içine alınmıştır. Ek, çok unsurlu kelime guruplarına da gelebilir, §423.
  aya+ça, törü+çä.
- - - - - - - - - - - - - - - -
80. +sıg, +sig; tali olarak da +çıg, +çig: “gibi, benzer” (bk. § 98 “+sı–” ve “–g” § 137; DENY s.325 ve 595’in altı ve W. BANG, “Studien” I, s.532).
  kulsıg “köle gibi, kul gibi” (kul “kul, köle”).
  bägsig “bey gibi, beye yakışır” (bäg “bey”).
  adınsıg, adınçıg “başka türlü, seçkin” (adın “başka”).
Bu +sıg eki –ç’li bir kelimeye –çsıg’ı –çıg’a dönüşmüş olarak gelir.
  küsänçig “arzu edilen, istenilen” (küsänç “istek, arzu”).
  korkınçıg “korkunç” (korkınç “korku, tehlike”).
- - - - - - - - - - - - - - - -
näcä (br.) ne kadar? kaç?   [...]
nänçä bir şeye göre
- Sözlük bölümü
- - - - - - - - - - - - - - - -
ESKİ TÜRKÇENİN GRAMERİ, A. VON GABAIN, Çeviren: MEHMET AKALIN, TDK Yayınları


ne, nasıl, hangi I D 9,   [...]
näçük nasıl Ir. 69 (II, 84)
nägüdä nasıl, ne biçim Ir. 36 (II, 79)
näkä neye, neden T. 38 (I, 112);   [...]
nälük neden Ir. 88 (II, 88)
nänçä kaç, ne kadar II Ş 9 (I, 56)
näñ şey, nesne, hiç I C 3,   [...]
näñnän ne, her ne I C 11,   [...]
nä täg nasıl, ne gibi Ir. 27 (II, 177);   [...]
HÜSEYİN NAMIK ORKUN, ESKİ TÜRK YAZITLARI, T.D.K. Yayınları, “Sözlük” bölümü s.820

# Türkçe-21 Biçimi’de şimdi “-sıg, -sig, -sug, -süg” ér. Yine de bazen, küçük ünlü uyumuyun ihlal etebilir;
“o-sıg, bu-sıg, şu-sıg” kibi.


# barça < *bar–ır+ça “bütün, hep” satırıya bakılır ése; Gabain, “var (“yok” karşıtı)” isimi ile “var–” fiiliyin karıştırmış kibi körünyür.
kop, kopsug

kop Çok, hep, bol: Ust. 196, 46
kopan Hep: Alt. Gr. 330.
kopçır Bir vergi nevi: USp. 280— kobçır.
kopmak Kalkmak.
koptın Her yerden, her taraftan.
ESKİ UYGUR TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, Ahmet CAFEROĞLU, TDK Yayınları, Sayfa 182.
Türkçe-21 Tüzenlemegi:
kop :
tüm, bütün, hep.
kop-(a)n
:
tüm olarak, hep birden, hep beraber.
kop-sug :
tüm kibi, tüme yakın, yaklaşık olarak bütün. %100’e yakın (kib; %90...%99).
kop-dun
:
her yerden, her taraftan.



kop— :
1) kopmak, uzaklaşmak, ayrılmak. 2) oturulan yerden kopmak, kalkmak.
kop—an
:
kopmuş.

“Kop insanlar, su içer.”, “Kopsug insanlar, ekmek yir.”
“Ali, kop 8 saat çalıştı.”, “Ali, kopsug 8 saat çalıştı.”
İstanbul Agızı’da; “-ca, -ce; -ça, -çe”

• “sarışın-ca, esmer-ce, soluk-ça, sert-çe” [...-a yakın],
• “kısa-ca, iyi-ce, açık-ça, mert-çe” [... biçimde],
• “Türk-çe, İngiliz-ce, Arap-ça, Rus-ça”,
• “para-ca, yaş-ça” [... bakımı(n)dan],
• “biz-ce, ben-ce, sen-ce” [...-a göre],
• “bakanlık-ça, hükümet-çe” [... tarafı(n)dan],
• “günler-ce, aylar-ca, yüzyıllar-ca” [... boyu],
• “onlar-ca, yüzler-ce, binler-ce” [... sayıda],
• “aile-ce, ev-ce” [...-in tüm bireyler olarak], [“aile-cek, ev-cek” de var]
• “insan-ca” [...-a yakışır biçimde, ...-a uygun biçimde].
Bazı sözlüklerde, monca tanımlar var:

Eşitlik Eki: Kelimeye, “gibi, göre” anlamı katan ek. Bu anlamları “-ce”, “-si” ekleri verir;
“çocuk-su, ben-ce” gibi.

“eşitçe”

• 700’lü yıllarda, isimden isim yapan ek olarak “+ça, +çä”; “küçültmeg ve kuvvetlendirmeg bildirir” tiye de belirtilmiş. İlk bakışta, tutarsızlık var kibi körünyür. Fakat hem “küçültmeg” hem “kuvvetlendirmeg” bildiryir ése; “yaklaşık eşitlik” bildiryir timek olur ärinç.

“Eşitlik” belirten kelimeye, mun ek ekleyilince, bazen, “yaklaşık eşitlik” belirten kelime elde etilyir ärinç. Mun, İstanbul Agızı’dakı mon örneklerde de körülyür ärinç; “sarışın-ca, esmer-ce, soluk-ça, sert-çe”.

• Ulayı kib; “eşitçe [eş-(i)t-çe]” sözcükü; “eşite yakın, yaklaşık eşit” anlamıya kelir ärinç.

«“1/4” sayısı, “0.25” sayısıya eşit ér.»
«“1/4” sayısı, “0.26” sayısıya eşitçe ér.» [alttan yaklaşık eşitlik]
«“1/4” sayısı, “0.24” sayısıya eşitçe ér.» [üstten yaklaşık eşitlik]

“Ali’yiŋ boy, Veli’yiŋ boya, eşitçe ér.”

“1.333 sayısı, 1.33 sayısıya eşitçe ér.”, “1.333 sayısı, 1.3333 sayısıya eşitçe ér.”
« “1/7” sayısı, “0.142857142857” sayısıya eşitçe ér.»

“Bu atıŋ teger, iki katırıŋ tegere eşit ér.”
“Şu atıŋ teger, iki katırıŋ tegere eşitçe ér.”
“köre”
1. “yorum, körüş, bakış açısı” belirtir: “Bene köre, bu, iş tügül.”, “Şu arabaya köre, bu araba, eski ér.”,
2. “uygunluk” belirtir: “Bu iş, bene göre tügül.”, “Bu ayakkabı, bene köre ér.”

· Sözlüklerden bak; “göre”.
TÜRKÇE-21’E KÖRE: -ca ; -cag ; -cak ; -nca ; -ça ; -gi ; -gir

“Benzerlik”, şu şeyler arasıda olabilir:
1. tış dünyadakı iki şey arasıda,
2. zihindeki iki şey arasıda,
3. zihindeki bir şey ile tış dünyadakı bir şey arasıda.

“Benzerlik”, şu açılardan olabilir:
1. biçim, 2. özellik, 3. eylem.
“-ca, -ce ; -ça, -çe”

1. “kibi, -(y)e benzer, -(y)e yaklaşık eşit”
• od-ca, bora-ca (ateş kibi, bora kibi)
• insan-ca, adam-ca, kadın-ca
• sarışın-ca, esmer-ce, soluk-ça, sert-çe, tiri-ce
• günler-ce, aylar-ca, yüzyıllar-ca
• onlar-ca (10-lar-ca), yüzler-ce (100-ler-ce), binler-ce
• könül-deki-ce, akıl-dakı-ca, tirilik-deki-ce (“tirigdäkiçä”)
• mun-ca, mon-ca ; än-cä ; bu-ca, şu-ca, o-ca

# “ben kibi, ben teg, ben kadar, ben tegi”, “muna eşitçe” kibi anlatımlar da olur.

2. “-(y)e köre, bakım(ı)dan”
• ben-ce, sen-ce, biz-ce, kendi-ce, könül-ce, akıl-ca
• para-ca, yaş-ça
• ne-çe (neye köre? ne bakımdan?) [“ne-ce (hängi tılda)”den ayrışmag için; “c → ç”]

bence artık sen de
herkes gibisin
– Cem Karaca
bence artık sen ymä
neŋ kişi teg sän

# “ne kibi? ne teg? ne kadar? ne tegi?”, “bize köre”, “para bakımıdan” kibi anlatımlar da olur.

3. “olarak, biçimde”
• kısa-ca, iyi-ce, açık-ça, mert-çe
• tek-çe, yalnız-ca, sade-ce

kız anlıyor ki dünyalar ayrı;
Ali’ye kibarca bir “baybay”;
Ali diyor “hayhay”
– Mazhar, Fuat, Özkan
kız inçe anlayır; dünyalar ayrı;
Ali’ye kibarca bir “baybay”;
Ali tiyir “hayhay”

# “kısa olarak, kısa biçimde” kibi anlatımlar da olur.

# “tekçe”: “sadece, yalnızca, başka şey bulunmaksızın”. “Sözün uzatma; tekçe soruma yanıt ver.”

4. Millet adlarıdan, tıl adları yapar.
• Türk-çe, İngiliz-ce, Arab-ca, Rus-ça, vs.
• ne-ce? (hängi tılda? hängi tıldan?)
# Kib “ben-ce” kelimesi, yapı olarak (ve mantıksal olarak), 3 anlama kelir; “ben kibi”, “ben-e köre”, “ben olarak”. Fakat uygulamagda, mun anlamlardan biriyin tercih etmek, zorunlu olur; “ben-e köre” anlamıyın tercih etmek kibi. Başka kimi kelimelerde de, benzer turumlar körülebilir.

Fakat kimi kelimeleriŋ yapısal/mantıksal tüm anlamlar, uygulamagda kullanılabilir olabilir. Yani anlatıma-cümleye köre olarıŋ anlamlar, açık olabilir. Mundun, kimi kelimeler için, sözlüklerde birkaç anlam verilmiş olabilir.


# Ayrıca fiillere kelen “-ca, -ce” eki var; “tüşün–ce (düşünce)” kibi (fiillerde az kullanılmış).
“-cag, -ceg”: [taraf(ı)dan] [ünsüz uyumuya uymaz]
• bakanlık-cag, hükümet-ceg
• ben-ceg, sen-ceg, än-cäg [beniŋ taraftan, seniŋ taraftan, äniŋ taraftan]
• kim-ceg? [kim tarafıdan? kimiŋ etki ilen?]
• ne-ceg? [ne tarafıdan? neyiŋ etki ilen?]

“Bakanlıkcag yeni yönetmelik yayımlayıldı.” = “Bakanlık tarafıdan yeni yönetmelik yayımlayıldı.”
“Yeni yönetmelik, Bakanlıkcag yayımlayıldı.” = “Yeni yönetmelik, Bakanlık tarafıdan yayımlayıldı.”
“Bakanlık, yeni yönetmelik yayımladı.”, “Yeni yönetmelikin bakanlık yayımladı.”

“Benceg söyleyilmiş öyle söz yok.” = “Beniŋ taraftan söyleyilmiş öyle söz yok.”
“Öyle söz, söylemedi män.”, “Öyle söz var. Ol sözün (ben) söylemedi män.”

# “bakanlık taraf-ı”: ad tamlamagı ér ärinç.
-cak, -cek ; -çak, -çek: [-yiŋ tüm bireyler olarak]
• aile-cek, ev-cek
• sınıf-çak, okul-cak, köy-cek, il-cek, kabine-cek, meclis-çek
• tek-çek [Tek kendi olarak. “Yolda, tekçek yürüdü män.”] [Türkçe-21]
• var-cak [Var tüm bireyler, tüm, bütün, hepten. “Binadakı insanlar, varcak tışarıya çıktı.”] [Türkçe-21]

dün yine yapayalnız dolaştım yollarda;
yağmurlarda ıslanan bomboş sokaklarda
– Barış Manço
dün yine tekçek tolaştı män yollarda;
yagmurlarda ıslanan bomboş sokaklarda

# “-cak, -cek”, nadiren “küçültmeg isimleri türeten ek” olarak da kullanılmış. Kib “yavrucuk, kuzucuk” yerleriye “yavrucak, kuzucak” kibi.

# Ayrıca fiillere kelen “-cak, -cek ; -çak, -çek” eki var (kelcek zaman eki); “ol–cak, bil–cek, sor–cak” kibi.
“-nca, -nce”: [... kadar]

• bu-nca, şu-nca, o-nca [işte bu/şu/o kadar], [bir tür işaret sıfatları varsayılabilir lär]
• bu-nca-cık, şu-nca-cık o-nca-cık” [işte bu/şu/o kadarcık]

• ne-nce? [ne kadar? ne ölçüde? kaç? nasıl? nice?]

“Bunca hazırlık ne için ér?”, “Onca yıl çalıştı, emeklilikin hak etti.”, “Biziŋ şuncacık iş kaldı.” 

• işlem süre-(s)i-nce [işlem sonuya kadar], dere boy-u-nca [dereyiŋ sona kadar]

# “-nca, -nce”; “n” ilen kenişlemiş “-ca, -ce” ér.
# “mon-(u)nca, mun-(u)nca” da olabilir.
# “çokluk eki” kelebilir; “o-lar-(ı)nca, bu-lar-(ı)nca, şu-lar-(ı)nca” kibi.
Araştır: zamir, sıfat, adıl, belirteç, zarf, işaret sıfatı, gösterme sıfatı, niteleme belirteci, niteleme zarfı, niteleme sıfatı, vs. # nite, nitel, nitelemek [nite+le—], niteleme [nitelemeg], nitelik, , nitelemeç, vs.
“-gı, -gi, -gu, -gü”: [“-laşmış, kibi olmuş] [ünsüz uyumuya uymaz]
“Tabgaçgı”, “Arabgı, Almangı, Türkgü”, “odungu, taşgı, köpekgi, maymungu” kibi.
“Fosil, taşgı canlı kalıntısı ér.” [Fosil, taşlaşmış canlı kalıntısı ér.]
“-gı-r, -gi-r, -gu-r, -gü-r”: [ünsüz uyumuya uymaz]
“taş-gı”: “taşlaşmış”,
“taş-gı-r—”: “taşlaş—” [“kara+r—” benzeri türeyiş] [Türkçe-21]
“Canlı kalıntıları, yeriŋ altta kalıp taş-gır-(ı)r; böylece fosiller oluşur.”, “Fosil, taş-gır-mış canlı kalıntısı ér.”

# Ayrıca fiillere kelen “-gi” ve “-gir-” ekleri var; “say-gı, bil-gi, ol-gu”, “tir-gür-/tir-gir- (diriltmek)” kibi.
ÖRNEKLER

“Bence, neŋ kişi ders çalışmadı.” [Şöyle tüşünyür/algılayır män; neŋ kişi ders çalışmadı.]
“Neŋ kişi, ben kibi ders çalışmadı.” [Neŋ kişi, ben teg ders çalışmadı.]
“Neŋ kişi, ben kibi çok ders çalışmadı.” [En çok ben, ders çalıştı män.]
• “Bu, Ali’ye köre küzel ev ér.” = “Bu, Ali’ye uygun küzel ev ér.”

“Ali’ye köre” kelime topluluku, “küzel ev” kelime toplulukuya sıfat kibi tavranyır. “Ali’ye köre”den sonra “virgül” koyulmaz; konuşmagda anlık turaklayış yapılmaz.

• “Ali’ye köre, bu, küzel ev ér.” [Ali, şöyle tüşünyür; “bu, küzel ev ér”. Buyun küzel ev olarak kabul etyir.]

“Ali’ye köre”den sonra “virgül” koyulur; konuşmagda anlık turaklayış yapılır.
“Ali’ye köre, bu, küzel ev ér.” anlatımı, monca da yapılabilir;
“Bu, Ali’ye köre, küzel ev ér.” [“köre”den sonra “virgül” var, konuşmagda anlık turaklayış yapılyır]. Fakat

“Ali’ye köre, bu, küzel ev ér.” biçimi, daha tüzgün tizilimli ér; hatta bu biçimde “virgül” unutulsa bile, anlam bozulmayır; “Ali’ye köre bu küzel ev ér”.

Yani bu (ve benzer) anlatım(lar)da; “...ye köre” kelimeleri, cümle başıda yer alır ése, daha iyi anlatım olur.
# Bazen enteresan kelimeler olabilyir; “eksik, kesik”, “çıkmayarak, kalkmayarak”, “amatör, ambar, ambulans, amca”, “emmi, IBM (ay bi em)”, “boksör, boksit”, “köpeksig, begsig” kibi.

Yine de, “köpeksig, begsig” kibi kelimeler, monca da olabilir; “köpek-(i)msi, beg-(i)msi” kibi. [-sig → -msi]

· Kaba sayılmış neŋ kelimeyin çagrıştıryır tiye; kimi kelimeler kullanmaktan vazkeçilir ése; çok sayıda kelimeyin, kullanımdan çıkarmak kerekir.
Kül Tigin Yazıtı’dan Türkçe-21 Biçimi
“Türk bäglär Türk atın ıtı. Tabgaçgı bäglär Tabgaç atın tutupan Tabgaç kaganka körmiş.” (D8)
“Türk begler, Türk adıyın terk etti. Tabgaç-gı begler, Tabgaç adıyın tutarak, Tabgaç kagana (iş) körmüş.”

“Türk begler, Türk adıyın terk etti. Tabgaçlaşmış (bu) begler, Tabgaç adıyın tutarak, Tabgaç kagana (iş) körmüş.”
bunça işig küçüg birtükgärü sakınmatı, “Türk bodun ölüräyin, urugsıratayın” tir ärmiş; yokadu barır ärmiş (D10) bunca işin küçün verdikten sonra sakınmadı, “Türk bodunun öldüreym, urugsuz eteym (torunsuz kılaym, äniŋ soyun kurutaym)” tir émiş; yok etmege kalkar émiş.

bütün bu işin küçün verdikten sonra sakınmadı...

(Türk bodun, Tabgaç kagana, elli yıl) bunca işin küçün verdi. Sonra (Tabgaç kagan, tüm bu işin küçün yok sayıp Türk boduna kötülük yapmaktan) sakınmadı; “Türk bodunun öldüreym, äniŋ soyun kurutaym” tir émiş; yok etmege kalkar émiş.

Veya;
Sonra (Tabgaç kagan, tüm bu işin küçün) tüşünmedi (Türk boduna soykırım yapmaga başladı); ...
Täŋri küç birtük üçün, kaŋım kagan sü-(s)i böri täg ärmiş; yagı-(s)ı kony täg ärmiş. (D13)
Tanrı küç verdi tiyin, beniŋ baba kagan; äniŋ asker kurt teg émiş, äniŋ düşman koyun teg émiş.”

Tanrı küç verdi tiyin, beniŋ baba kagan; äniŋ asker kurt kibi émiş, äniŋ düşman koyun kibi émiş.
bodunug, äçüm apam törüsinçä yaratmış boşgurmış (D14) bodunun, beniŋ ata’amcayıŋ (ve) beniŋ ata’babayıŋ törece ortaya çıkarmış, ilerletmiş

bodunun beniŋ ata’amcayıŋ (ve) beniŋ ata’babayıŋ töreye köre ortaya çıkarmış, ilerletmiş
bunça törüg kazganıp inim Kül Tigin, özinçä kärgäk buldı (D31) bunca töreyin kazanıp (tüzenin saglayıp) küçük kardeşim Kül Tigin, kendice kaçınılmaz buldu

Küçük kardeşim Kül Tigin, tüm bu töreyin kazanıp kendiyiŋ öze köre kaçınılmaz buldu [öldü]
Türgiş kagan süsi, Bolçu’da otça boraça kälti; süŋüşdümüz (D39) Türgiş kaganıŋ ordu, Bolçu’da; odca, boraca keldi; savaştı méz

Türgiş kaganıŋ ordu, Bolçu’da; od (ateş) kibi, bora kibi keldi; savaştı méz

# ad tamlamagı biçimde; “Türgiş kagan ordusu...”
Täŋri’dä tirigdäkiçä boltaçı siz (GD) Tanrı’da tiriliktekice olcak séz. [tiri-lik-teki-ce]

Täŋri (ölen kişileriŋ ruhların nereye alyır ése ol yer)’de tirilikteki kibi olcak séz (tiye ınanyır méz).
Tonyukuk Yazıtı’dan Türkçe-21 Biçimi
(15) “köŋlüŋçä udız” tidi “seniŋ könülce sevk et” tidi
“seniŋ könüle köre (seniŋ isteke uygun) sevk et” tidi
(40) örtçä kızıp kälti, süŋüşdimiz. bizintä iki uçı sıŋarça artuk ärti alevce (alev teg) kızıp keldi, savaştı méz. bizden äniŋ iki uç, yarıca (yarıya yakın) fazla édi.

alev kibi kızıp keldi, savaştı méz. äniŋ iki uç, bizden yarı kadar fazla édi.
(42) äligçä är tutdımız ellice (elli kibi, yaklaşık elli) er tuttu méz
50 tegi (/kadar) er tuttu méz

“Benzerlik” ile “eşitlik” arasıdakı ilgi monca belirtilebilir, kibi körünyür:
“Benzerlik”, “eksik eşitlik” ér. “Eşitlik”, “tam benzerlik” ér.
Tidişler [Analizler]

bag bağ, bohça, bölük
bag (seyrek); Orta Fars. baġ (b’ġ) bahçe

bor, bhor (br.); Orta Fars. bôr (bwr), Grek. βοτρος şarap
bora (Yazıtlar) < Grek. fırtına (?)
borluk bağ

ESKİ TÜRKÇENİN GRAMERİ, A. VON GABAIN, Çeviren: MEHMET AKALIN, TDK Yayınları, Sözlük bölümü’den.
Türkçe-21 Biçimi’ye köre tüzenleyelim:

bor
:
1) Üzüm (asmag) bitkisiyiŋ tallardan çıkan spiral biçimli filiz. 2) Spiral. 3) [mecazen] Spiral filizli bitki olan üzüm bitkisi. 4) [mecazen] Bor meyvesi, üzüm.
bor-a
:
1) Hortum [bazı hayvanlarda bulunan organ, “fil hortumu” kibi]. 2) Hortum [atmosferik olay, hızlıca tönüp yükselen hava veya su sütunu. Hızlıca tönerek ilerleyen fırtına/kasırga]
bor-a teg
:
Bora kibi, bora kibi şiddetli-yıkıcı.
bor-a-sıg
:
“Bora”ya benzeyen ama boradan biraz farklı olay; kib “fırtına” veya “kasırga” kük.
bor-luk
:
Üzüm deposu. [“odun-luk” benzeri türetim]
bor-dun (?)
:
Şarab (?) [“Bor” köküden, “şarab” anlamda sözcük, hängi ek-ekler ilen türetilebilir, tüşünüŋ]
bor-u
:
Boru.
bor-u-sug
:
Silindir (?)



bag
:
1) İp, sicim, şerit, tel kibi tügümlenebilir nesne. 2) Üzüm (asmag) bitkisiyiŋ tallardan çıkan spiral biçimli filiz. 3) [mecazen] Spiral biçimli filizler ilen agaçlara-çalılara baglanan-tutunan üzüm (asmag) bitkisi. 4) Baglam, deste, demet. 5) [mecaz] İlgi, ilişki, rabıta. 6) Bohça. 7) Bölük.
bag-lıg
:
bag sahibi, bag iyesi, äniŋ bag var.
bag-sıg
:
(?)
bag-lık
:
Üzüm bitkisi tikilmiş toprak parçası [“agaç-lık” benzeri türetim]
bag-lık-sıg
:
Baglık benzeri yer, sebze-meyve yetiştirilen yer, bahçe.

· Ulayı, yukarıdakı tablodakı “bor” kök sözcükü, Türkçe kökenli ér ärinç. [Yoksa, her yerde körülebilen tabiat olayı için; Yollıg Tigin, Türkçe kökenli sözcük bulamamış da yabancı tillerde aramış olabilir mi?]

· Yanya, yukarıdakı tablodakı “bag” kök sözcükü, Türkçe kökenli ér. Ulayı “bagsıg, baglık, baglıksıg” sözcükleri de Türkçe kökenli olur.

· “Üzüm (asmag) bitkisiyiŋ tallardan çıkan spiral biçimli filiz”, üzüm bitkisi için “bag” ér.

· Farklı köklerden, eş anlamlı sözcükler türeyebilir.
Türkçe-21 Biçimi:
  “sü” ordu bireyi, asker; mec. ordu.
  “sü-gün” asker topluluku, ordu.
  “Türgiş kaganıŋ sügün, od teg bora teg keldi; savaştı méz”.

# Sözlüklerden bak; asker, ordu, subay (“sü bey” mi?), subaşı (“sü başı” mı?), vs.
“Kendideki ol-an küç ilen koştu.” (Kendide ne kadar küç var ése kullanarak koştu.)
“Kendiyiŋ ol-an-ca küç ilen koştu.” (Kendideki hemen hemen tüm küç ilen koştu.) (± biraz salınım var; kendiyiŋ küçün biraz zorlayıp aşmış da olabilir; kendiyiŋ tüm küçün tam kullanmamış da olabilir. Anlam, anlatıma köre belirginleşebilir.)
az : çok émez, az
az+ra— : daha az olmak [änä benzerlerden]
az+ra—k : daha az olan, daha az
az+ra—k+ça : yaklaşık daha az olan; daha az olan(lar)dan biraz az
az+(a)l—
:
azalmak, azlaşmak
çok+ra—k+ça
:
yaklaşık daha çok olan; daha çok olan(lar)dan biraz çok

bu, şu, o ; mon, mun ; än

bu-ca / bu-sıg :
bu kibi, böyle
şu-ca / şu-sıg :
şu kibi, şöyle
o-ca / o-sıg :
o kibi, öyle



bu-nca :
bu kadar, bu denli, tüm bu, işte bu
şu-nca :
şu kadar, şu denli, tüm şu, işte şu
o-nca :
o kadar, o denli, tüm o, işte o



mun-ca :
bu kibi, böyle
mon-ca :
şu kibi, şöyle
än-cä :
o kibi, öyle

Ayrıca “bu/şu/o  kibi/teg/tegi”, “mun/mon  kibi/teg/tegi” olabilir. Fakat “än kibi, än teg, än tegi” olmaz.
Alıntılardakı “(br.)” ne?

Kib bor, bhor (br.)” mon timek ér: Köktürkler’den sonrakı tönemlerde kullanılmış Brahmi yazısıda (alfabeside, alfabesi ilen), “bor” kelimesi, “bhor” biçimde de yazılmış.

# Brahmi yazısı ilen yazılmış Türkçe metinler, çok sayıda yazım hataları içerir.

Gramerde “benzerlik” ve “benzerlik belirten ekler ve kelimeler”, iki açıdan önemli ér:
• İki şey arasıdakı benzerlikin belirtmek (ekler veya kelimeler ilen).
• İki şey arasıdakı benzerlike tayanarak, bir kelimeden bir kelime türetmek (ekler ilen).
Türkçe-21 Sitesi