03 Haziran 2024

NESH, NESİH, NASİH, MENSUH

din dışı alan, din kaynağı olarak Kuran yeterli midir, Hadisler dinde delil midir, hükmü kaldırılmış ayetler Kuranda var mı, Hz Muhammed hadis yazmayı yasakladı mı, Hz Muhammed zamanında mezhepler var mıydı, Kuran temelli din anlayışı, Kuranda çelişki var mı, mezhepçi din anlayışı, mezhepler arasında ihtilaflar, muhkem müteşabih, namazın tam tarifi Kuranda var mı, nasih mensuh ve çelişki, nesh nesih nasih mensuh, recm recim taşlayarak öldürmek

[UYGULAMAG YAZISI] NESH

NESH, NASİH, MENSUH, ÇELİŞKİ, KURAN, NAMAZ, HADİS

ISTANBUL AGIZI BİÇİMİ
TÜRKÇE-21 BİÇİMİ
DÎNİ OYUNCAĞA ÇEVİRME:
NASİH, MENSUH
DİYNİN OYUNCAKA ÇEVİRMEG:
NASİH, MENSUH
Arapça’da “nesh” kelimesi; “silme, ortadan kaldırma” anlamları taşımaktadır. Arabca’da “nesh” kelimesi; “silmeg, ortadan kalkırmag” anlamları taşır.
“Mensuh” ise “silineni, ortadan kalkanı” ifade eder. “Mensuh” da “sililenin, ortadan kalkanın” ifade eter [/belirtir].
Mezhepçi din anlayışını benimseyenler, Kuran’ın içinde nasih ve mensuh olduğunu, bir kısım Kuran ayetlerinin, diğer bazı Kuran ayetlerini iptal ettiklerini iddia etmişlerdir. Mezhebci diyn anlayışıyın benimseyenler, monun savlamış; “Kuran’da nasih ve mensuh var; kimi Kuran ayetleri, öteki kimi Kuran ayetleriyin ibtal eter”.
Hatta hadislerin bile Kuran’ın ayetlerini iptal edebileceğini söylemişlerdir. Hatta monun savlamış lär; “hadisler bile, Kuran ayetleriyin ibtal etebilir”.
Sonuç olarak Kuran ayetlerinin bir kısmı hadisler aracılığı ile iptale kalkışılmıştır. Munların savlayıp bazı Kuran ayetleri, hadisler ilen ibtale kalkışılmış.

Ulayı bazı Kuran ayetleri, hadisler ilen ibtale kalkışılmış.
Dine birçok ilave yapmakta kullanılan hadisleri “Kuran’a eş koşulmuştur” diye eleştirirken, nasih yaklaşımıyla, hadislerin Kuran’ın üstüne çıkartıldığına da şahit olmaktayız. Ol diyne birçok ilave yapmakta [veya “yapmak için”] kullanılan hadis rivayetleriyin, “Kuran’a eş koşulmuş lär” tiye eleştirir méz. Kän mona da şahit olmakta méz; nasih yaklaşımı ilen hadis rivayetleri, Kuran’ıŋ üste çıkırılmış.

Hadis rivayetleri, diyne birçok ilaveler yapmakta kullanılmış. Mundun, mon eleştiriyin yapar méz; “hadis rivayetleri, Kuran’a eş koşulmuş”. Yanya mona da şahit olmakta méz; hadis rivayetleri, nasih yaklaşımı ilen Kuran’ıŋ üste çıkırılmış.

[kän: aynı zamanda/anda, o esna(da), iken]
[...] Önce ayeti görelim, sonra inceleyelim:

“Biz daha hayırlısını, ya da bir benzerini getirmedikçe bir ayeti (delili, belgeyi, işareti) neshetmeyiz (silmeyiz, yürürlükten kaldırmayız) veya unutturmayız.” 2- Bakara Suresi 106 [...]
[...] Önce ayetin körelim, sonra inceleyelim:

“Ändän daha hayırlıyın veya benzeriyin ketirmedi méz kän neŋ ayetin (delilin, belgeyin, işaretin) nesh etmez méz (silmez méz, yürürlükten kalkırmaz méz) veya unutturmaz méz.” 2- Bakara Suresi 106 [...]
KURAN’DA ÇELİŞKİ YOKTUR Kİ
NASİH-MENSUH OLSUN
KURAN’DA ÇELİŞKİ YOK,
NASİH-MENSUH NASIL OLSUN
“Onlar Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişki bulacaklardı.” 4-Nisa Suresi 82 “Kuran’ın iyice tüşünmeyir mi lär? Allah’dan başkayıŋ kattan olsa édi än, kuşkusuz äniŋ içte birçok çelişki bulcak édi lär .” 4-Nisa Suresi 82
Madem Kuran’da hiçbir çelişki yoktur, içinde nasih mensuh da olamaz. Madem Kuran’da neŋ çelişki yok; äniŋ içte nasih-mensuh da olamaz.

Kuran’da neŋ çelişki yok ése, ändä nasih-mensuh da olamaz.
Çünkü nasih ve mensuhun temelinde, iki çelişkili ifadenin olması ve bu ifadelerden birinin diğerini geçersiz kılması vardır. Çünkü nasih-mensuh olmag turumuda, iki çelişkili ifade olur ve biri, ötekiyin keçersiz kılar.

Çünkü nasih-mensuh var ése; iki çelişkili ifade olur ve biri, ötekiyin keçersiz kılar.
Zaten Bakara Suresi 106. ayeti anlamak için, bir önceki ayet olan Bakara Suresi 105. ayet okunursa, Bakara Suresi 106. ayette; daha evvelki ümmetlere verilen delillerin, belgelerin, işaretlerin kastedildiği anlaşılır:

Ehli kitaptan kâfirler ve ortak koşanlar, Rabbiniz’den size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah rahmetini dilediğine özgüler. Allah büyük lutfun sahibidir. 2-Bakara Suresi 105
Zaten Bakara Suresi 106’ncı ayetin anlamak için, bir önceki ayet (yani Bakara Suresi 105’inci ayet) okuyulur ése, mon anlayılır; Bakara Suresi 106’ncı ayette; daha evvelki ümmetlere verilen deliller, belgeler, işaretler kast etilyir:

“Ehli kitabdan kâfirler ve ortak koşanlar, siziŋ Rab’den size neŋ hayır indirilmegin istemez. Ama Allah, kendiyiŋ rahmetin, kendi tiledi kişiye özgü kılar. [Ama Allah, kime tiler ése kendiyiŋ rahmetin änä özgü kılar.] Allah, büyük lütuf sahibi ér.” 2-Bakara Suresi 105
NASİH-MENSUH HADİSLERDEN BİLE ÇIKMIYOR NASİH-MENSUH, HADİSLERDEN BİLE ÇIKMAYIR
Nasih ve mensuhun Kuran’ın içinde olamayacağını savunan [...] ve [...] şöyle demektedirler: “Kuran-ı Kerim’den herhangi bir ayetin neshedilmiş olduğuna dair bir tek hadis rivayet edilmemiştir. [...] ve [...], mon körüşün savunmakta; “nasih-mensuh, Kuran’da olamaz”. Ve monca timekte lär: “Kuranı Kerim’den neŋ ayet nesh etilmiş tiye, bir tek hadis bile, rivayet etilmemiş.”
[...] Yani, daha evvel içlerine yüzlerce uydurma girdiği için güvenilmez olduklarını gördüğümüz hadis kitaplarında bile nasih-mensuh uydurmasını destekleyecek izah yoktur. [...] Olarıŋ içlere yüzlerce uydurmag kirdi tiyin hadis kitablarıya küvenilemez; munun daha önce kördü méz. Ama olarda bile nasih-mensuh uydurmagıyın desteklecek izah yok.

[...] Hadis kitablarıya küvenilemez. Çünkü olarıŋ içlere yüzlerce uydurmag kirmiş. Munun daha önce kördü méz. Ama olarda bile nasih-mensuh uydurmagıyın desteklecek izah yok.
Hadislerin kendi aralarında ve Kuran’la çelişkisinden kaçanlar nasih-mensuhu bir liman olarak görmüşlerdir. Hadis rivayetleri, kendileriŋ arada ve Kuran ile çelişkiler barındırır. Mun çelişkilerden kaçanlar, nasih-mensuhun liman olarak körmüş.
Peki, iki hadis arasında veya hadis ile Kuran ayeti arasında çelişki varsa, söz konusu “iptal edici” ifadenin diğerinden önce söylendiği nasıl bilinecektir? Böylece neyin diğerinin hükmünü iptal ettiği nasıl anlaşılacaktır? En doğru dediğiniz hadis kitaplarına bakmaya kalksanız, onlar bile, hangi hadisin hangi yılda söylendiğini bildiklerini iddia etmezler. Peki, iki hadisiŋ arada veya hadis ile Kuran ayetiyiŋ arada çelişki var ése, hängi söz önce söyleyildi, nasıl bililcek? Mucalanın hängi söz, ötekiyiŋ hükümün ibtal etti, nasıl anlaşılcak? En togru tidi séz hadis kitablarıya bakıŋ; olar bile, hängi hadis hangi yılda söyleyildi, munun bildi lär savıyın savlamaz lär.
[...] Örneğin “Varise vasiyet yoktur” [Ebu Davud Vesaye 6] hadisi ile Kuran’da vasiyet bırakılmasına dair ayet iptal edilmeye kalkışılmıştır. [...] Kib, vasiyet bırakılmaga dair Kuran’da ayet var. Mun ayet, mon hadis rivayeti ilen ibtal etilmege kalkışılmış; “Varise vasiyet olmaz” [Ebu Davud, Vesaye 6].
Oysa Kuran’da asıl olan vasiyettir, arta kalan mallar Kuran’daki tavsiyeye göre dağıtılır. Fakat Kuran’da asıl olan, vasiyet ér. Arta kalan mallar, Kuran’dakı tavsiyeye köre tagıtılır.
Zina edenin taşlanarak öldürülmesi gerektiğine dair izah da; hadisle Kuran’ın ayetinin iptal edilmeye kalkışılmasına delildir. [...] “Zina eten, taşlayılarak öldürülmeg kerek” tiye sav da var. Mun sav da mona delil ér; Kuran’ıŋ ayet, hadis rivayeti ilen ibtal etilmege kalkışılmış. [...]
KURAN’I PARÇA PARÇA YAPANLAR KURAN’IN PARÇA PARÇA YAPANLAR
91- Onlar ki Kuran’ı parça parça yaptılar. 92- Rabbin’e and olsun, onların hepsinden hesap soracağız. 93- Yapmakta oldukları şeylerden.
15-Hicr Suresi 91-93

Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz?
2-Bakara Suresi 85
“91- Olar, Kuran’ın parça parça yaptı lär. 92- Seniŋ Rabb’e ant olsun, olarıŋ tümden hesap sorcak méz. 93- Yaptı lär şeylerden.”
15-Hicr Suresi 91-93

“Yoksa siz, kitabıŋ bir bölüme ınanıp bir bölümün inkar mı etyir séz?”
2-Bakara Suresi 85

[“kitab-ıŋ bir bölüm-e”, “kitab-dan bir bölüm-e”; “olarıŋ tümden” veya “tüm olardan”]
Kuran’a göre Kuran’ı parça parça yapmak, kitabın bir bölümünü kabul, bir kısmını göz ardı etmek olacak şey değildir.
Kuran’ın parça parça yapmak, ol kitabıŋ bir bölümün kabul etmek, äniŋ bir bölümün köz ardı etmek... Kuran’a köre mun, olcak şey émez.
Oysa nasih-mensuh oyuncağının elinde Kuran’ın ayetleri nasih ve mensuh diye ikiye bölünmekte, bir kısım ayetlerin “mensuh”tur diye hükmü kabul edilmemektedir. Fakat nasih-mensuh oyuncakıyıŋ elde, Kuran ayetleri, nasih ve mensuh tiye ikiye bölülyür. Ve “mensuh” tiyilip kimi ayetleriŋ hüküm kabul etilmeyir.

[Ve kimi ayetlere “mensuh” tiyilip olarıŋ hükümler kabul etilmeyir.]
[...] Geleneksel mezhepçi İslamcılar, her şeyde ayrıldıkları gibi nasih-mensuh konusunda da ayrıldılar. [...] Keleneksel mezhebci İslamcılar, her şeyde ayrıldı; nasih-mensuh konusuda da ayrıldı lär.
Kimilerine göre iki yüz tane nasih mensuh varken, kimine göre altmış, kimine göre beş, kimine göre üç nasih mensuh vardır. [...] Kimilere köre iki yüz tane nasih-mensuh var. Kimilere köre altmış, kimilere köre beş, kimiliere köre üç nasih-mensuh var. [...]
KURAN’DAKİ NAMAZ VE ÜMMETİN SÜNNETİ KURAN’DAKI NAMAZ VE ÜMMETİŊ SÜNNET
Kuran’daki namazın anlaşılması Kuran temelli bir İslamiyet açısından büyük bir öneme sahiptir. Kuran’daki namazıŋ anlaşılmag, Kuran temelli İslamiyet açısıdan çok önemli ér.
Kuran’a dayalı bir dini anlayışın yüzlerce konuda daha tutarlı, daha mantıklı ve daha yaşanır olduğunu görüp mezhepçi anlayışı kurtarmak isteyen birçok kişi, kurtuluşunu namaz konusuyla ilgili bir çıkışta aramaktadır (Sanki bu konu, diğer hususları hasıraltı edebilirmiş gibi). Kuran’a tayalı diynsel anlayış; yüzlerce konuda daha tutarlı, daha mantıklı, daha yaşanır ér. Mezhebci anlayıştakı birçok kişi, munun köryür. Yine de olar, mezhebci anlayış için kurtuluş yolu bulmaga çabalar. Mun kurtuluşun da namaz konusu ile ilgili çıkışta arar lär (“mun konu, öteki hususların hasır altı etebilir” sanyır lär ärinç).
Kuran’ı dinin kaynağı olarak yetersiz gören bir mezhepçi yaklaşımı benimseyenler; “Sırf Kuran’dan dini anlarsak, namazı nasıl kılacağız? Namazı sırf Kuran’a bakarak kılamayız. Demek ki Kuran dışı kaynaklar lazım” diyerek mezheplerini kurtarmaya çalışmaktadırlar. Diyniŋ kaynak olarak, Kuran’ın yetersiz kören mezhebci yaklaşımlar var. Munlardan biriyin benimseyenler, monca tiyerek kendileriŋ mezhebin kurtarmaga çalışmakta lär; “Sırf Kuran’dan diynin anlar méz ése, namazın nasıl kılcak méz? Namazın sırf Kuran’a bakarak kılamaz méz. Kuran tışı kaynaklar lazım ärinç”.

“Kuran’dan başka kaynaklar lazım ärinç”.
Mezhepçilerin bu yaklaşım tarzı bile dini anlamadıklarının bir delilidir. Mezhebci mun yaklaşım tarzı bile, diynin anlamadı lär olgusuya delil ér.

Diynin anlamamış lär; mezhebci mun yaklaşım tarzı da muna delil ér.
Yapılması gereken, dinin kaynağını belirleyerek; dini ona göre anlamak ve uygulamaktır. Yapılmag kereken mon ér; diyniŋ kaynakın belirleyip diynin änä köre anlamak ve uygulamak.
Dinin kaynağı belli olduktan sonra dinin kaynağını önümüze alıp namazı, orucu, ahlakı ve din adına her şeyi bu kaynaktan anlamamız gerekir. Önce, diyniŋ kaynak belli olmalı. Sonra diyniŋ kaynakın biziŋ öne almalı méz. Ve diyn adıya her şeyin mun kaynaktan anlamalı méz; namazın da oruçun da ahlakın da.
Yani namaz da dinin kaynağından anlaşılacaktır. Yani namaz da diyniŋ kaynaktan anlayılmalı.
Dinin kaynağı, kafada önceden belirlenmiş fikirlere göre, örneğin namaz fikrine göre belirlenmeyecektir. Diyniŋ kaynak, kafada önceden belirleyilmiş fikirlere köre belirleyilmemeli. Kib, kafada önceden belirleyilmiş namaz fikiriye köre belirleyilmemeli.
Kuran ile namaz adına bilinenler arasında fark varsa; çözüm dinin kaynağını değiştirmek değil, namaz adına bildiklerimizi düzeltmektir. Kuran ile namaz adıya bililenler arasıda fark var ése; çözüm, diyniŋ kaynakın tegiştirmek tügül. Çözüm, namaz adıya bilir méz bilgilerin tüzeltmek ér.
[...] Dinin tek kaynağı olan Kuran’ı elimize aldığımızda, Kuran’ın namaz adına gerekli tüm bilgileri içerdiğini görürüz. [...] Diyniŋ tek kaynak olan Kuran’ın ele aldı méz kän monun körür méz; Kuran, namaz adıya kerekli tüm bilgilerin içerir.

[...] Kuran, namaz adıya kerekli tüm bilgilerin içerir. Diyniŋ tek kaynak olan Kuran’da, munun körür méz.
Kuran’da en detaylı şekilde anlatılan ibadet namazdır. Kuran’da en detaylı şekilde anlatılan ibadet, namaz ér.
Fakat bu, günümüzde namaz adına anlatılan her detayın Kuran’da geçtiği manasına gelmez. Fakat mun, mon anlama kelmez; “biziŋ zamanda namaz adıya anlatılan her detay, Kuran’da keçer”.
Mezheplerin teferruatlaştırıcı zihniyeti her konuya olduğu gibi namaza da elini atmış ve Kuran’da, yani dinde, olmayan teferruatlar “farz” veya “vacip” gibi başlıklarla mecburi hale çevrilmiş ve namazla ilgili kimi esneklikler yok edilmiştir. Mezhebleriŋ teferruatlaştırıcı zihniyet, her konuya el atmış, namaza da el atmış. Kuran’da yani diynde olmayan teferruatlar; munlar, “farz” veya “vacip” kibi başlıklar ilen mecbur hale çevirilmiş. Ve namaza ilgili kimi esneklikler yok etilmiş.
“Secdede dirseklerin yere değmemesi gerektiği” iddiası gibi kimi hususlar ise “sünnet” başlığı altında dinselleştirilmiş ve düzen için gerekenin dışında bir şekilcilik de oluşmuştur. Kimi hususlar da “sünnet” başlıkı altıda diynsel kılılmış. Ve tüzen için kerekeniŋ tışta şekilcilik de oluşmuş. Kib, “dirsekler, secdede yere tegmemeg kerek ér” savı kibi.
Kuran’da geçmeyen hususların farzlaştırılması yanlıştır, fakat bunlar yapılırsa namaz olmaz diye düşünmemeliyiz. Kuran’da keçmeyen hususların, farz saymag yanlış ér. Fakat “munlar yapılır ése namaz olmaz” tiye tüşünmemeli méz.
Örneğin ileride göreceğimiz gibi namazda illaki Fatiha Suresi’ni okumak farz değildir. Kib, ileride körcek méz nen namazda ille de Fatiha Suresi’yin okumak farz tügül.
Fakat Kuran’ın ilk suresi olan Fatiha’yı namazda okumak tabi ki güzeldir. Fakat Fatiha’yın namazda okumak, küzel ér. Fatiha, Kuran’ıŋ ilk sure ér.
Yani namazda şunu yapmak “farz değildir” diye belirtmek, o hususa karşı olmak değildir. Yani “namazda monun yapmak farz tügül” tiye belirtmek, ol hususa karşı olmak émez.
Sadece Kuran’da geçmeyen bir mecburiyetin farzlaştırılması yanlıştır. Sadece, Kuran’da keçmeyen neŋ şeyin, diynde zorunlu saymak yanlış ér, yani farz saymag yanlış ér.
Yukarıdaki örneğimizi düşünürsek yanlış, Fatiha Suresi’ni okumak değil; Fatiha Suresi’nin her ayağa kalkışta okunmasının “farz” olduğunu söylemektir. [...] Kib, namazda; “Fatiha Suresi’yin okumak” yanlış émez; “Fatiha Suresi’yin her ayaka kalkışta okumag farz” timek yanlış ér. [...]
CAMİLERDE KILINAN NAMAZ NASIL OLMALI? CAMİLERDE KILILAN NAMAZ, NASIL OLMALI?
Kuran namaz adına tüm detayları verir. Kuran, namaz adıya tüm detayların verir.
Namazın vakitleri, namaz için abdest alınması, kıyam, rükû, secde, namazın Allah’ın hatırlanması için kılınması, namazın gösteriş için kılınmaması gibi gerekli olan her şey açıklanmıştır. Kerekli her şey [Kur’an’da] açıklayılmış. Kib monlar; namaz vakitleri, namaz için abdest almag, kıyam, rükû, secde, Allah’ın anınmag için namaz kılmag, namazın közderiş için kılmamag.

[Kerekli her şey (Kur’an’da) açıklayılmış. Kib, namaz vakitleri, namaz için abdest almag, kıyam, rükû, secde, Allah’ın hatırlamag için namaz kılmag, namazın közderiş için kılmamag.]
Açıklanmayan konular unutulmuş değil, Allah’ın farzlaştırmak istemediği konulardır. Açıklayılmayan konular, unutulmuş tügül; Allah farz kılmak istemedi konular lär [kük].

[# “konulardır”dakı “-dır”; “ér” anlamda mı kullanılmış, “kük” anlamda mı?]
Allah namazı övmüştür. Allah, namazın övmüş.
Şu anda camilerde kılınan namazlarda şeklen Kuran’daki tüm unsurlar yerine gelmektedir. Şu anda camilerde kılılan namazlarda, şekil olarak, Kuran’dakı tüm unsurlar, yapılmış olur.
Fakat mezhepçilerin farz veya sünnet olduğunu iddia ettikleri birçok husus Kuran’da geçmemektedir. Birçok konu var; munların mezhebciler, farz veya sünnet tiye iddia eter. Fakat munlar, Kuran’da keçmez.

[Fakat mezhebciler, farz veya sünnet tiye iddia eter birçok husus; Kuran’da keçmez.]
[...] Harici, Mutezile, Şii kaynaklarının namaz vakitleri ve namazın kimi uygulamaları hakkındaki Ehli Sünnet mezheplerden değişik görüşleri, zaten namaz konusuna yanlış yorumların karıştığını, bu konunun baştan incelenmesi gerektiğini göstermektedir. [...] Namaz vakitleri ve namazıŋ kimi uygulamaglar... Harici, Mutezile, Şii kaynakları ile Sünni kaynakları, mun konularda tegişik körüşlere sahib ér. Mun turum, zaten monun közderir; namaz konusuya yanlış yorumlar karışmış ve mun konu baştan inceleyilmeg kerek.

[Harici, Mutezile, Şii, Sünni kaynakları, mon konularda, tegişik körüşlere sahib ér; namaz vakitleri ve namazıŋ kimi uygulamaglar.]
[...] Bütün bu izahlarımızla beraber, şu anda camilerde kılınan namazların ve ezanın değiştirilmesi gerekmediğini, hatta İslam âleminde ortak bir kabule dönüşmüş bu konudaki düzenlemelerin birçoğunun muhafazasının yararlı olacağını vurgulamak istiyoruz. [...] Bütün bu biziŋ izahlarıŋ yanda, monun vurgulamak isteyir méz; şu anda camilerde kılılan namazlarıŋ ve ezanıŋ tegiştirilmeg kerekmez; hatta mun konudakı tüzenlemeglerden birçokların muhafaza etmek, yararlı olcak; çünkü İslam âlemide, ortak kabule tönüşmüş lär.
[...] Önemli olan Kuran’da farz kılınmayanların farz olduğunun ve Kuran’ın yetersiz olduğunun iddia edilmemesidir. [...] Önemli olan mon ér; Kuran’da farz kılılmayan şeyler, farz tiye iddia etilmemek ve Kuran yetersiz tiye iddia etilmemeg. [et-meg, et-il-me-meg]
Yoksa Müslümanlar’ın muhakkak Kuran dışında bir takım kararları ve düzenlemeleri olmuştur, olacaktır ve -Kuran’a aykırı olmamak kaydıyla- olmalıdır da. [...] Yoksa Müslümanlar, muhakkak Kuran’ıŋ tışta kimi kararlar ve tüzenlemegler yaptı. Yapçak lär ve (Kuran’a aykırı olmamak koşulu ile) yapmalı écek lär. [...]
KURAN’IN AÇIKLAMADIKLARI
DİN DIŞI ALANDIR
KURAN AÇIKLAMADI KONULAR,
DİYN TIŞI ALAN ÉR
[...] Hacla ilgili anlatılan bir hususta; başında hastalık olduğu için saçını kısaltanların ne yapması gerektiği de Kuran’da geçer. [...] Hac ile ilgili anlatılan ol hususta; mon da Kuran’da keçer; kendiyiŋ başta hastalık var tiyin kendiyiŋ saçın kısaltanlar, ne yapmalı?
Anne, kız kardeş veya teyze ile evlenmenin haram olduğu da Kuran’da vardır. Ana, kız kardaş, teyze ile evlenmeg; haram ér; mun da Kuran’da var.
Sadece Peygamberimiz’e farz olan gece ibadeti de Kuran’da geçer. Tün ibadeti, sadece biziŋ Peygamber’e farz édi. Tün ibadeti de Kuran’da keçer.
Ebu Leheb’in Müslüman olmayacağı, Rumların yakın zamanda savaşı kazanacakları tipinde ancak Peygamberimiz döneminde gözlenebilecek olaylara da Kuran değinir. Tekçe biziŋ Peygamberiŋ tönemde közleyilebilcek olaylara da Kuran teginir; Ebu Leheb, Müslüman olmacak; Rumlar, yakın zamanda savaşın kazancak kibi.
Yukarıdaki örnekler ve daha birçok örnek, Kuran’ın tüm teferruatları verdiğinin delilidir. Yukarıdakı örnekler ve daha birçok örnek, mon sava kanıt ér; “Kuran, [diynsel] tüm ayrıntıların verir”.
Kaç kişi Kuran’da haram edilen domuz, leş gibi yiyecekler dışında başka hiçbir helal gıda bulamayacak kadar zor durumda kalıp, bunları yemek zorunda kalacaktır? Hastalığı yüzünden saçını kısaltacak olan kişi sayısı binde bir bile değildir. Tomuz, leş kibi yiyecekler, Kuran’da haram etilmiş. Ama kaç kişi, başka helal gıda bulamacak kadar zor turumda kalcak ve munların yimege zorunlu kalcak? [Hacda] kendiyiŋ saçın, hastalıktın kısaltçak kişi sayısı, binde bir bile émez.

[hastalık-tın: hastalıktan tolayı, hastalık nedeni ile]
Yani her bin kişiden birinin hayatta bir kere rastlaması ihtimali bile zor olacak bir detay Kuran’da vardır. Yani munlar, bin kişiden biriyiŋ hayatta bir kere rastlamag ihtimali bile zor olcak detaylar. Ama bu detaylar bile, Kuran’da var.
Anne, kız kardeş veya teyze ile evlenmeye kalkmanın çirkin olduğu aşağı yukarı herkesin bildiği, on binde bir insanın bile kalkışmayacağı bir iğrençliktir. Ana, kız kardaş, teyze ile evlenmege kalkmag, çirkin ér. Munun aşagı yukarı herkes igrenç bilir. Munlara, on binde bir insan bile kalkışmaz.
Kuran’da, “Zaten hiç kimse annesiyle evlenmeye kalkmaz” denmemiş, bu da açıklanmıştır. [...] “Zaten hiç kimse kendiyiŋ ana ile evlenmege kalkmaz” tiyilmemiş, Kuran’da, mun da açıklayılmış. [...]
HERKES MEZHEPSİZDİ HER KİŞİ MEZHEBSİZ ÉDİ
Peygamberimiz ve 4 halife döneminde, Kuran dışında dini bir kaynak yoktu (11. bölüme bakınız). Biziŋ peygamber ve 4 halife tönemide, Kuran tışıda [Kuran’dan başka] diynsel kaynak yok édi (11. bölüme baka séz).
Mezhepler de olmadığı için insanlar mezheplere bağlı olmadan doğrudan Kuran’a bağlıydılar. Mezhebler de yok édi; insanlar, mezheblere baglı olmayıp togrudan Kuran’a baglı édi lär.
Kuran’ın belirttiği şekilde dini yaşar, Kuran’ın serbest bıraktığı konularda kendi beğeni, örf ve alışkanlıklarına göre hareket ederlerdi. Kuran belirtti şekilde, diynin yaşar édi lär. Kuran serbest bıraktı konularda, kendileriŋ begenilere, kendileriŋ örfe, kendileriŋ alışkanlıklara köre hareket eter édi lär.
Kimse ben Sunniyim, Hanefiyim, Şafiyim, Şiiyim, Aleviyim, Caferiyim şeklinde görüş belirtmiyordu. Neŋ kişi, monca körüş belirtmeyir édi; ”Sünni män, Hanefi män, Şafi män, Şii män, Alevi män, Caferi män”.
Onlar “Müslümanım” diyor, rehberlerini Kuran görüp, bununla yetiniyorlardı. “Müslüman män” tiyir édi lär. Ve kendileriŋ rehberin Kuran körüp mun ile yetinyir édi lär.
Hatta Peygamberimiz’in dönemindeki en cahil bedeviler bile Kuran ayetlerinden anlayışlarına göre faydalanıyor ve Müslüman oluyorlardı. [...] Hatta biziŋ Peygamber’iŋ tönemdeki en cahil bedeviler... Olar bile, Kuran ayetleriden kendileriŋ anlayışlara köre faydalanyır édi ve Müslüman olyur édi lär. [...]
PEYGAMBERİMİZ HADİS YAZIMINI
YASAKLAMIŞTI
BİZİŊ PEYGAMBER, HADİS YAZIMIYIN
YASAKLAMIŞ ÉDİ
[...] Dikkat ederseniz Peygamber’in hadis yazımını yasaklayan bu hadislerini, hadis kitaplarını dinin kaynağı kabul edenler nakletmiştir. [...] Dikkat etiŋ, hadis yazımıyın yasaklayan mun hadislerin kimler aktarmış? Hadis kitablarıyın diyniŋ kaynak kabul etenler aktarmış.
Burada şu soruları sormalıyız: Madem bu hadisleri biliyorsunuz, o zaman niye hadis kitapları yazıyorsunuz? Siz Peygamber’den daha mı çok dini düşünüyorsunuz? “Peygamber, o zaman Kuran’la hadis karışmasın diye hadis yazdırmadı, artık Kuran’la karışma tehlikesi yok, o yüzden hadis kitapları yazıyoruz” demek, tatmin edici bir açıklama değildir. Burada mon soruların sormalı méz: Madem mun hadislerin bilyir édi séz, nege hadis kitabları yazyır édi séz? Diynin, Peygamber’den daha mı çok tüşünyür édi séz? Mon, tatmin etici açıklamag émez; “Peygamber, ol zamanda Kuran ile hadis karışmasın tiyin hadis yazdırmadı; ama artık Kuran ile karışmag tehlikesi yok; mundun hadis kitabları yazyır méz” timek.

[# “nege”; neye, ne tiyin, niye]
Hadisler Kuran gibi dinin kaynağı olsaydı ve Peygamber hadisleri yazdırmayıp, unutulmaya mahkûm etseydi, dini eksik tebliğ etmiş olmaz mıydı? Hadisler dinin bir kaynağı ve lüzumlu bir parçası ise nasıl olur da yazılmak yoluyla muhafaza edilmezler? Kuran’daki sureler karışmıyordu da hadisler niye karışacaktı? Peki, Peygamber’in, “Kuran’la karışma tehlikesi ortadan kalkınca hadisleri yazın” diye bir hadisi var mı? [...]
Kuran, diyniŋ kaynak ér. Hadisler, diyniŋ [ek] kaynak olsa édi ve Peygamber, hadislerin yazdırmayıp unutulmaga bıraksa édi; diynin eksik anlatmış olmaz édi mi? Hadisler, diyniŋ [ek] kaynak ve änä kerekli parça ése, nege [Peygamber zamanıda] yazılmak ilen koruyulmadı? Kuran’dakı sureler [biri biri ile] karışmayır édi de hadisler nege [Kuran ile] karışçak édi? Peki, Peygamber’iŋ monca hadis var mı; “Kuran ile karışmag tehlikesi ortadan kalktı écek kän, hadislerin yazıŋ” tiye? [...]
“kurandakidin.net” sitesideki “uydurulan din kurandaki din.pdf (20. baskı)”dan alıntılar. Türkçe-21 Biçimi: Türkçe-21 Sitesi

# Yukarıdakı bazı körüşler, herkes kabul etmiş körüşler tügül. Mun, yukarıdakı alıntı metinden de anlayılyır.
# Her konuda, her yerde, her zaman; farklı körüşlere rastlamak mümkün olabilir.

Türkçe-21 Sitesi
Konuk Yazar 2’yiŋ NOTLAR

Soru: Kur’an’da, nasih-mensuh var mı?

Yanıt [Analiz]: Bir örnek ilen kısaca tegineym:

Diyanet Meali’den Alıntı:

8.65 - Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.

8.66 - Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir.
# Kimi kişilere köre, mun iki ayette, nasih-mensuh var. Kimi kişilere köre, mun iki ayette, nasih-mensuh yok. Çeşitli kaynaklardan araştırılabilir. Mon ayetiŋ çeşitli tefsirlere bakmak da bilgilendirici olabilir:

Diyanet Meali’den Alıntı:

16.101 - Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
# Meal yazarlarıya köre, meallerde, az-çok farklar olabilir.
# Arabca metin → zihin → anlamak-yorumlamak → anlamın-yorumun Türkçe’ye biçimlendirmek → meal.

Soru: Kur’an’a köre; namaz, en az kaç rekat olur?

Yanıt [Analiz]:

diniyazilar.com’dan Alıntı:

KURAN’A GÖRE NAMAZ NASIL KILINIR? [...] Nitekim “16:123” ayeti, İbrahim’in pratiklerinin Muhammed tarafından izlendiğini bildirir. Kuran’ın herkes tarafından bilinen bir ibadeti açıklamasına gerek yoktu; sadece yapılan tahrifatları ve eklenilen bidatleri düzeltmesi yeterliydi. [...] Kuran namaz icin belli bir rekat sayısı bildirmiyor. Normal koşullarda Rekatlerin minimum 2 rekat olduğu tartışılabilir (4:101-103). Cuma namazının sadece iki rekaat olması ilginçtir. Bu namaz her hafta topluca tekrarlandığı için rekat sayısına ekleme yapılamamıştır. Cuma namazı dışında, cemaatle kılınmayan namazların rekat sayıları çeşitli biçimlerde zamma uğramış olabilir. Namazın kaç rekat kılınacağı kişinin durumuna ve koşullara bağlıdır. Toplu namazlarda namazı iki rekaatle sınırlandırmak daha uygundur. [...] — diniyazilar.com/2011/06/kurana-gore-namaz-nasil-kilinir
# Alıntıda mon tüzeltmeg yapıldı: “... tarafından izlenmdiğini bildirir” → “... tarafından izlendiğini bildirir”.

Diyanet Meali’den Alıntı:

4.101 - Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

4.102 - (Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. [...]

Bu ayetlerin, iki şekilde yorumlamak mümkün olabilir, kibi körünyür (sadece bu ayetlere bakarak):
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Yorum 1: “4.101” ayeti, topluluka seslenyir fakat Peygamber’in hariç tutmayır. O halde, Peygamber’iŋ namaz da toplulukuŋ namaz da kısalyır. • “4.102” ayetide, “kıyam ve secde”den söz etilyir; “rükû ve kadei ahire”den söz etilmeyir. O halde namazın kısaltmak, “rükû ve kadei ahire”yin terk etmek ér. [“Kıyam var ése, kıraat da var ér; çünkü kıraat, ayakta yapılır” tiyilebilir.] O halde, normal namaz, en az 1 rekât olur. • Peygamber, birinci grup ile 1 rekat kılmış, ikinci grup ile de 1 rekat kılmış. Yani 2 ayrı 1 rekât olarak, toplam 2 rekat kılmış. Her iki grupa da namaz kıldırmag, Peygamber’e emretilmiş. Yani her iki grup ile de namaz kılmak, Peygamber’e farz ér. “Farz kılan kişi, nafile kılan kişiye, namazda uyamaz” itirazı, burada keçersiz ér.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Yorum 2: “4.101” ayeti, topluluka seslenyir. “4.102” ayeti, Peygamber’e seslenyir. O halde, toplulukuŋ namaz kısalyır; Peygamber’iŋ namaz kısalmayır. Yani iki topluluk da 1’er rekât kılyır; Peygamber 2 rekât kılyır.  O halde, normal namaz, en az 2 rekât olur. Burada, “rükû ve kadei ahire”den söz etmege kerek körülmemiş. Çünkü munlar, namazda zaten yapılmag kerekenlerden ér. • Gruplar yer tegiştirir kän, Peygamber, namazdan çıkmamış. İkinci grup kelinceye dek, Peygamber, namazda olarak ayakta beklemiş.
# Sonuç olarak; “rekât” konusuda, Kur’an’dan net bir sonuç çıkarılamayır, kibi körünyür.

# Monlar, farklı şeyler ér ärinç; “kimi kaynakların tercih etip namazın tanımlamak”, “Kur’an’a tayalı bir bütünlük olarak, namazın tanımlamak”.

# Monca bir yorum da yapılabilir kibi de körünyür:
«Namaz, en az 1 rekât mı olur, en az 2 rekât mı olur? Mun, Kur’an’dan net olarak belirleyilemeyir. Ulayı “namaz en az 2 rekât olur” kabulüyün yapmak, uygun olur. Çünkü 2 rekât, 1 rekâtın da içerir.»
Fakat mun yorum, iki kaynaka tayanmış olur; Kur’an ve içtihat.

• “Nisa 101: [...] Birisi rekatların sayısını kısaltıp dört yerine iki kılmak yani nicelikten kısaltmaktır ki, bir kısım tefsirciler bu mânâyı vermişlerdir. Fakat bu mânâ her namazda olmaz. Akşam ve sabah namazları bunun dışında kalır. Biri de namazda ayakta durma yerine oturma veya hayvan sırtında durma; rüku ve secde yerine de ima ile yetinmek gibi namazın sınırlarını, vasıflarını ve niteliklerini kısaltmak, yani nitelikten kısaltmaktır. Öte yandan kasr, durdurma ve alıkoyma anlamına da gelir. Bu durumda bu âyetin mânâsı, namazın bir kısmını kazaya bırakmak demek olur. [...]”
(bak: Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili; Sadeleştirilmiş, Azim Yayınları)

• “Korku namazı, İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre, bugün de caizdir. İmam Ebu Yusuf’a göre, bu namaz Peygamber Efendimizin devrine ait idi.”
(bak: Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali, “korku namazına ait bilgi” bölümü.)


# Mezheblerde, korku namazıyıŋ (riskli turumlardakı namazıŋ) çeşitli tariflere rastlayılabilir. Kib:
“Birinci grup, imam ile birlikte bir rekât kılar. Sonra düşmana karşı turur lär. İkinci grup kelir; imam ile birlikte bir rekât kılar lär. Sonra düşman karşısıya turur lär. Birinci grup tekrar kelir, namazın tamamlar lär. Sonra düşman karşısıya turur lär. İkinci grup tekrar kelir, namazın tamamlar lär.” kibi. (Burada, kısa bir bilgi vermege çalıştı män).
(Ayrıntıların araştır, kib: Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali, “korku namazına ait bilgi” bölümü.)

• “Şafiî’lere göre vitir namazının en azı bir rekât, en çoğu da on bir rekâttır.”
(bak: Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali, “vitir namazı” bölümü.)

Soru: Kur’an’a köre; namazda, her rekâtta iki secde mi yapılır?

Yanıt [Analiz]: “Namazda, her rekâtta iki secde” konusuda, Kur’an’da bir şey bulamadı män. Kur’an’da “secde” keçyir, “peş peşe iki secde” keçmeyir, kibi körünyür. Keçyir ése bile, ben bulamadı män belki. (Bilgisayara arattı män.)
• “Öte yandan tilâvet secdesi de Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde bir namaz çeşidi olarak kabul edilir.”
(bak: tdvislamansiklopedisi.org → namaz)


• “Secde âyeti namaz dışında okunursa Hanefîler’e, Mâlikîler’e, İbn Teymiyye’ye ve Hanbelîler’de bir görüşe göre tilâvet secdesinin tek bir rüknü vardır, o da secdedir; elleri kaldırmaksızın bir defa “Allahüekber” denilerek secdeye varılır; secdede üç defa “sübhâne rabbiye’l-a’lâ” denildikten sonra yine tekbirle kalkılır.”
(bak: tdvislamansiklopedisi.org → tilâvet secdesi)


• “Şükür secdesi, bir nimetin kazanılmasından veya bir felâket ve musibetin kalkmasından ve bunların benzeri işlerden dolayı kıbleye yönelerek tekbir alıp secdeye varmak, hamd ile tesbihde bulunup şükrettikten sonra, yine tekbir ile secdeden kalkmaktır. Bu da tilâvet secdesi gibidir.”
(bak: Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali, “şükür secdesi” bölümü.)

• “Her rekâtta iki secde yapılır. Bunlardan biri kasden terk edilirse namaz bozulur.”
(bak: Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali, “namazlarda secde” bölümü.)

• “Sehiv secdeleri, bir namazın vaciblerinden birini yanılarak terk etmekten veya geciktirmekten dolayı, o namazın sonunda yapılması gereken iki secde ile teşehhüdden, salâvat ve duaları okumaktan ibarettir.”
(bak: Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali, “sehiv (yanılma) secdeleri ile ilgili meseleler” bölümü.)
# “Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali”, Hanefi mezhebiye köre yazılmış. Yer yer, diğer mezhebleriŋ körüşlere de teginilmiş.
# “İmam Ebu Hanife (İmam Azam), İmam Muhammed, İmam Ebu Yusuf”, Hanefi mezhebi imamları ér. İmam Muhammed ile İmam Ebu Yusuf, İmam Ebu Hanife’yiŋ ögrenciler ér.

Yukarıdakı verilere de bakarak yorum [mun yorum, sadece “yorum” ér; öneri içermez]:

• “İslam, Kur’an’dan ibaret ér” körüşü, teorik bütünlük taşımayır, kibi körünyür. Kur’an’a tayalı bir diyn anlayışıda bile, kimi konularda, en azdan “yorum (içtihat, istihsan, kıyas, vs)” yapmak, kerekli olur, kibi körünyür.

• Kur’an’a tayalı diyn anlayışı, en fazla monca olabilir, kibi körünyür: Kur’an, neŋ konuyun, tam ve açık olarak belirtmiş ése; ol konuda, başka kaynak aramamak. Kur’an, neŋ konuyun, tam ve açık olarak belirtmemiş ése; ol konudakı belirsizliklerin, başka yollardan kapamak (içtihat, istihsan, kıyas, vs yollardan).

• Tabi, munca ortaya koyulan bir diyn anlayışı da “mezheblerden biri” olur, kibi de körünyür. Yani büyük oranda Kur’an’a tayanan, fakat sadece Kur’an’a tayanır olmayan “bir mezheb” olur, kibi de körünyür.

# “İslam, Kur’an’dan ibaret ér” körüşüyüŋ tarihsel keçmişin de araştır. Mun körüş, şimdilerde, biraz esnetilmege çalışılmış, kibi körünyür; “Kur’an yeter”. Mun iki cümle arasıda, öz olarak, fark var mı yok mu? Pek fark yok kibi sanki ama yine de mun soruyuŋ yanıtın bulmagın, okuyuculara bırakmak isteyir män.

Soru: “Muhkem – Müteşabih” ne ér?

Yanıt: [bak: “Kur’an, Âli İmran sûresi, Ayet 7” ve mealler ve tefsirler.] “Kur’an’ın anlamak” konusuda, başka bir önemli konu da mun konu ér; “muhkem ayetler, müteşabih ayetler”. “Hängi ayetler müteşabih ér?” konusu üzeride de körüş farkları var. Çeşitli kaynaklardan araştır.
# “NOTLAR”, herhängi bir körüşün eleştirmek veya desteklemek amaçlı émez; okurların bilgilendirmek amaçlı ér lär. “Türkçe-21 Sitesi”yiŋ taleb üzere; “tarafsız bilimsel bakış açısı” kullanmaga çalıştı män.

# Mun yazılarda, çeşitli yönlerden, hatalar var olabilir. Çeşitli kaynaklardan araştırmaglar yapmag, okurlar için de uygun tutum olur ärinç.

# Okurlarıŋ sorumlulukta ér nen bu yazılardan, şöyle veya böyle etkilenmeg veya etkilenmemeg.

— Konuk Yazar 2 —

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder