03 Haziran 2024

OSMANLICA

alfabe ile dil farklı şeylerdir, Arapçayı anlamayı Osmanlıca zorlaştırır mı, her alfabe her dil için uygun mudur, İslami alfabe diye bir şey olur mu, konuşulamayan dil dil midir, Osmanlıca bilen kişi Kuranı okuyup anlayabilir mi, Osmanlıca bir tür Türk lehçesi sayılabilir mi, Osmanlıca ile Türkçe aynı şey midir, Osmanlıca kimlere gereklidir, Osmanlıca nedir, Osmanlıca öğrenen kişi Arapça öğrenmiş de olur mu, tüm diller Türkçeden mi türedi, Türkçe mi Osmanlıcaya muhtaçtır Osmanlıca mı Türkçeye muhtaçtır, Türkçeyi beğenmeyen bazı Türkçeciler, Türkçeyi kavrayamamış bazı Türkçeciler, yabancı kelime bolluğu zenginlik mi hantallık mı

[UYGULAMAG YAZISI] OSMANLICA

“OSMANLICA” KONUSU

Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi (Lisân-ı Osmânî), Osmanlı Devleti döneminde kullanılan Türkçe yazı diline verilen addır. Arap Alfabesi’nin Farsça ve Türkçe’ye uyarlanmış bir biçimi ile yazılır. (...)

Osmanlıca; Arapça ve Farsça’nın belirli ölçü ve kurallar içerisinde Türkçe ile birleşmelerinden doğmuş, bu yazı ile verilen eserler ile bir medeniyet yazısı halini almıştır.

Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından kullanımdan kalkmıştır. Ancak Türk Tarihi’nin son 1000 yılına yakın bir dönemi, bu yazı ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir dildir.

Osmanlı yönetici sınıfı ile eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlıca, günlük hayatta konuşulan bir dil olmamıştır. (...)

tr.wikipedia.org

Neŋ tılda “söz”; “yazı”dan önce kelir; bu yüzden yazı bilmeyen insanlar da konuşabilir. Yani “tıl”, önce “söz” timek ér. Öyle ése konuşulamayan tıl, tam tıl émez.
Osmanlıca, “Türkçe” mi? Mun soruya “evet” tiyebilmek için ilkin sözcüklere bakmak kerek; äniŋ toplam sözcüklerden en az yarı miktar, bari yarı miktar, Türkçe mi? Tügül. İkinci olarak äniŋ “tıl örgüsü” yapısı Türkçe mi? Tügül. Kib Türkçe’de “Lisân-ı Osmanî” tiye kelime baglaşımı olmaz. Ulayı yabancı kökenli sözcükler kullanılsa bile, olarıŋ baglaşımlar, Türkçe tıl örgüsüye köre olmak kerek ér. Kib “Osmanlı Lisanı” kibi olmalı.

Osmanlıca’ya “Arabca” ya da “Farsça” tiyilebilir mi? Tiyilemez.

Osmanlıca, yaklaşık; %70 Arabca+Farsça, %30 Türkçe olmak üzere; tıllar karışımı ér. Mun karmaşık yapı ilen ortaya koyulan metinlerin; Türkler de Farslar da Arablar da tam olarak anlamaz. Mun karışıman, topluma, etkin şekilde; bilim, kültür, haber aktarmak, olabilir tügül. Anlaşılmaz tıl; toplumun her açıdan keri bırakır. [Anlaşılmaz tıl; toplumun neŋneŋ açı(lar)dan keri bırakır.]
Osmanlıca’dakı Farsça, tümden çıkarılsa édi; Osmanlıca yine de var olabilir édi. Osmanlıca’dakı Arabca, tümden çıkarılsa édi; Osmanlıca yine de var olabilir édi. Ama Osmanlıca’dakı Türkçe, tümden çıkarılsa édi; Osmanlıca çöker édi. Mun turumda; Osmanlıca’yın “Türkçe” ile aynı tıl saymak mümkün émez; ama Osmanlıca’yın “Türk Tılı” türü (Türk Tılları’dan biri) saymak mümkün ér.
Burada Arabca’yın ve Farsça’yın, Türkçe ile yarışa sokçak tügül méz. Her tıl, kendiyiŋ bütünlük içide, kullanan millet için ymä insanlık için ymä teger taşır.

Kib biziŋ zamandakı Avrupa medeniyetideki “akıl, bilim” ögeleriye kaynaklık eten Felsefe ürünleri, ilk olarak “Yunanca” yazılmış édi. Mun metinlerden kimiler, Yunanca’dan Arabca’ya aktarılmış édi lär. Arabca’dan da Avrupa tıllarıya aktarılmış kitablar da olmuş.

Biziŋ zamanda da İngilizce, belki İngilizler’den çok, tüm insanlıka hizmet etyir. Keçmişte bir tönem, Fransızca da benzer konumda olmuş.
Burada “Tüm tıllar, Türkçe’den türedi” kibi uç fikirler öne sürcek de tügül méz. Munuŋ nedenin anlamak için, birkaç tılıŋ gramerin incelemek ve aradakı büyük farkların körmek yeter.

“Türkçe”, gerçekte çok yetenekli tıl ér. Türkçe’yiŋ tıl bilimsel yapıyın kavramak, biraz çaba kerektirir. Türkçe’yiŋ tıl bilimsel yapıyın kavramak; Türkçe’yin okur, yazar, konuşur olmaktan ileri olgu ér.

Türkçe’de çok sayıda “kök sözcükler” var; “yapım ekleri” de var. Munlardan kimiler, şimdi kullanılmayır. Türkçe neŋ “kök” veya neŋ “ek”, 2000 yıldan beri kullanılmamış olsa bile, Türkçe ér. Munlar, her zaman kullanılabilir.

“Kök ne? Yapım eki ne? Sözcük türemeg ne? Sözcükler nasıl türer? Kök sözcükleriŋ anlamlar neler? Yapım eki, keldi än sözcüke, ne anlam katar?” Munca konuların, çok iyi bilmek ve çok dikkatli-özenli çalışmak kerek ér.
“Türk Tılıyın daha Türkçe kılmak”; her derde deva sihirli ilaç olcak tügül. “Türk Tılı’yın daha Türkçe kılmak”; Türk Tılı konuşanlara bilgi-kültür aktarımıyın etkinleştirebilir; toplumuŋ ilerlemege belli oranda katkı yapabilir. Ancak bilim-kültür üretmeyen; üretilenin de okumayan toplum olur ése; olumlu tegişim olmaz.
“Türk Tılı’yın daha Türkçe kılmak” ve keliştirmek, nasıl olamaz?

Türkçe’yin iyice kavramamış, “sözcük türeyişi, kök, ek” konularıyın yeterince anlamamış, kelime türetmegin hafife almış kimi “Türkçeciler(!)” ile bu işler olmaz. Munlarıŋ monca yanlış tutumlar olabilir: Sözcüklere kelişi küzel ekler ekleyerek ya da sözcüklerin bozarak; “türetim mantıkı” açısıdan yanlış-bozuk sözcükler ortaya atmak.

Kimi “Türkçeciler(!)”, yabancı kökenli sözcüklerin kullanmagıŋ faziletlerden bahsetip turur. Olarıŋ kökler ve ekler Türkçe kökenli bazı sözcüklere, türetim hatası var mı yok mu tiye bakmadan, “uyduruk” tamgasıyın basar lär. [kib “ög+re—t—(m)en”] Munca kişiler ile de mun işler olmaz. Oysa olardan bekleyilen mon ér: Türkçe kökenli “sözcüklerin, köklerin, eklerin” arayıp bulmak, kerekir ése yeni sözcükler türetmek.

Türk Tılı ve Edebiyatı fakülteleride, Divan Edebiyatı ile, kerekten fazla ugraşmak, Türkçe’yin kavramak açısıdan yarar saglamaz. Togrudan, Türkçe’ye yogunlaşmak kerek ér.
Kerek-ihtiyaç olmayan yabancı sözcükleren, Türk Tılları’yın şişirmek, boş iş ér. Üstelik mun, Türk Tılı’yın hantal, anlaşılmaz kılabilir. Kib “Küneş” sözcükü var kän Türk Tılı’ya, “şems” sözcüküyün katmakta ne yarar olabilir? Yine “su” sözcükü var kän “mâ, âb” sözcükleriyin de sokuşturmaga ne kerek var?
Kibler:

GAZEL

Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı

Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr sanmaz mı

Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı

Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı

Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı

Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
İNCECİKTEN BİR KAR YAĞAR

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif’in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi bağrıma batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

Evlerinin önü çardak
Elif’in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Karac’oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklenmiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye
- Fuzûlî (1500’lü yıllar) - - Karacoğlan (1600’lü yıllar) -

• Hängisi “daha Türkçe”?
• “Osmanlıca olmasa, Türkçe tayanaksız kalır” körüşü, ne kadar keçerli olabilir?
• Osmanlıca Gazel’de, bazı Türkçe kökenli sözcükler, yanlış kullanılmış: ”Benî, dedîler, inânır, karâ, sû” kibi.
• Osmanlıca Gazel’de; çok sayıda tamlamagıŋ yapı, Türkçe’ye uygun tügül [“devâ-yî derd” kibi]. Az sayıda tamlamagıŋ yapı, Türkçe’ye uygun ér [“kara bahtım” kibi]. Kenel “cümle yapısı”, Türkçe’ye benzeyir. Kib “usandırdı beni candan, usanmaz mı yâr cefâdan” timemiş.

“Alfabe” ile “tıl” farklı şeyler ér. Kib Türkçe; Kök Türk alfabesi ilen de yazılabilir, Sogd alfabesiden uyarlayılmış eski Uygur alfabesi ilen de yazılabilir, Arab alfabesiden uyarlayılmış Osmanlıca alfabesi ilen de yazılabilir. Hängisi (/hängi alfabe) ilen yazılır ése yazılsın; Türkçe, Türkçe ér. Çünkü tılıŋ temel taş; “harf” tügül “ses” ér. Alfabeler arası fark; “daha uygun” olmak konusuda olabilir. A tılı için yeterli alfabe, B tılı için yetersiz kalabilir ve kereksiz karmaşaya da neden olabilir.

Türkçe’yin yazmak-okumak için Kök Türk alfabesi, tamamen yeterli édi. Kök Türkler’den sonrakı tönemlerde, bırakılıp başka alfabeler ile ugraşılmış, keçmiş zamanlarda. Alfabeler arasıda, kereksizce yalpalamak söz konusu olmuş. Yalpalamagıŋ yere; Kök Türk alfabeside kalmak, bilim ve kültür üretimiye yogunlaşmak; tercih etilebilir édi. [Yalpalamagıŋ yere, tercih etilebilir édi nen Kök Türk alfabeside kalmak, bilim ve kültür üretimiye yogunlaşmak.] Mun tercih, Türkler için de tüm insanlık için de, daha uygun olcak édi ärinç.

Ne ése, olan olmuş, keçen keçmiş.
Sonuçta, şimdi kullanyır méz alfabe de Türkçe’yin yazmak-okumak için çok uygun ér; teşekkürler Gazi Paşa.

Şimdi, alfabeler arasıda yalpalamagın bırakıp monlara bakmak kerek; Türkçe’yin togru ymä etkin ymä kullanmak, bilim, teknik, kültür.
Çinçe’yin Çinliler’den daha iyi konuşan-yazan kimi Türkler bulunsa, çok iyi olur. Yine, Arabca’yın Arablar’dan daha iyi konuşan-yazan kimi Türkler bulunsa da çok iyi olur. Farsça, İngilizce, Almanca, Fransızca, Portekizce, İtalyanca, İspanyolca, ulatı.

Ama Hintçe (veya munuŋ lehçelerden biriyin) ögrenmek için, Türkçe’yin Hintçe alfabesi ilen yazmaga başlamagıŋ anlam da yok. Gerçi Türkçe’yin Hintçe alfabesi ilen yazmak, Türkler’e Hintçe ögretmez. Yanya kib Almanlar ile aynı harflerin kullanmak da Türkler’e Almanca ögretmeyir.

Osmanlıca Alfabesi kullanılan zamanlarda, herkes Arabca bilyir tügül édi. Arabca neŋ metinin, anlamıyın bilmeden seslendirmek, Arabca bilmek olmaz.
“İslâmî harf-alfabe” tiye neŋ neme yok. Çünkü kib “Lat, Menat, Uzza, Hubel” için yazılmış övgü şiirleri de Arab Alfabesi ilen yazılmış édi. Biziŋ zamanda da (/şimdi de), Arab Alfabesi ilen yazılmış ama “İslâmî olmayan”, bir sürü metin var: “Hristiyanlık’tan, Yahudilik’ten, Zerdüştlük’ten, Budhizm’den, Hinduizm’den, Taoculuk’dan, Şintoizm’den” ulatı metinler.

Mundun, “İslâmî harf-alfabe” tiye neŋ neme olmaz. Benzer şekilde; “İslâmî kağıt, İslâmî kalem, İslâmî motor, İslâmî elektrik, İslâmî igne, İslâmî kibrit” ulatı ymä olmaz.

Ama tabi; Kur’an da “Arabî” ér [Gur’a^nen Arabiyyen], Hadisler de öyle, Mezhepler’iŋ ilk metinler de öyle. Ve munların, orijinal metinlerden anlamak isteyen kişiler, Arabca ögrenmeli. Ama, Osmanlıca bilmek, munların, Arabca orijinal metinlerden anlamaga yetmez.

“Anlamadan seslendirmek” için, Arabca ögrenmek kerekmez; Arab Alfabesi’yin ögrenmek yeter. Munun ögrenmek, 18+ yaşta orta zekalı biri için, birkaç haftalık mesele ér.

“Arabca” ile “Osmanlıca”, farklı şeyler ér.
Osmanlıca’yın iyice ögrenen kişi; Arabca’ya, Farsça’ya, Türkçe’ye; aşina olur. Arabca’yın, Farsça’yın, Türkçe’yin ögrenmiş olmaz.

Osmanlıca mantıkı ile Arabca’ya bakmak, çeşitli yanılgılara da neden olabilir. Kib, biraz Osmanlıca ögrenmiş yarı entelektüel kimi kişiler var. Munlardan kimiler, Arabca metinlerdeki “ayn” sesiyin-harfiyin “a” sesi-harfi sanyır.

Arabca’dakı “elif” harfi; Arabca kimi kelimelerde “a”, Arabca kimi kelimelerde “e” okuyulur; hatta Arabca kimi kelimelerde “ä”. Mun olgu, Arabca’da anlam tegişiklikleriye neden olmaz.

Kib “Allah” kelimesideki “elif”, kenelde “a” söyleyilir. Kib Arabca “EKeLe [(yemek) yedi]” kelimesideki “elif”, kenelde “e” söyleyilir. Mun fiilden türeyen “A^KiL (yiyen)” kelimesideki “elif”, kenelde “a” söyleyilir fakat “E^KiL” veya “Ä^KiL” söyleyilse de anlam tegişimi olmaz. Yanya, “el-ilah, al-ilah” ve “resul, rasul” kibi.

Arabca’da “elif” ile yazılan-söyleyilen bir kelime, “ayn” ile yazılır-söyleyilir ése; äniŋ anlam tegişir.

“KeTeBe (yazdı)”, “KuTiBe (yazıldı)” kibi de olur. Yani Arabca’da “ünlü sesler”, tamamen önemsiz émez.

Türkçe’de ünlüler, ünsüzler kadar önemli ér; tegişir lär ése, anlam tegişimleri olur:
“aş, eş, iş”, “at, et, it, ot, üt—, öt—”, “baş, beş, biş—, boş” kibi.
Arab Alfabesi ve Osmanlıca Alfabesi; “Osmanlıca”yın da “Türkçe”yin de yazmak için uygun tügül. Mun, mon turumdan da belli ér; Osmanlıca metinlerdeki bazı kelimeler, nasıl okuyulcak lär? Mun konuda, Osmanlıca uzmanlarıyıŋ arada bile, ihtilaflar çıkar.

Arabca’yın yazmak-okumak için, Arab Alfabesi’den daha uygun alfabe yok.

Osmanlıca ve Osmanlıca Alfabesi; hem Arabca konusuda, hem Türkçe konusuda, bir tür kafa karışıklıkı yapar. Osmanlıca ve Osmanlıca Alfabesi; Arabca ögrenmegin (okumagın + yazmagın + konuşmagın) zorlaştırır; Türkçe’yin kavramagın da zorlaştırır.
Arabca’dakı kib “Gaf” harfiyin/sesiyin “gh” harf çifti ilen közderelim.
Arabca “gha^le” köküyün ele alalım ve mun kökten türemiş “ghavl” sözcüküyün de ele alalım.
Türkçe “kap, kapa—, kapak” sözcükleriyin de ele alalım.

1. Mun sözcüklerin, “gh” ilen yazalım/söyleyelim:
“gha^le, ghavl”, “ghap, ghapa—, ghapak”. Mun turumda, mun Arabca sözcükleriŋ ses yapıları bozulmadı. Ama mun Türkçe sözcükleriŋ ses yapıları bozuldu.

2. Mun sözcüklerin, “k” ilen yazalım/söyleyelim:
“ka^le, kavl”, “kap, kapa—, kapak”. Mun turumda, mun Türkçe sözcükleriŋ ses yapıları bozulmadı. Ama mun Arabca sözcükleriŋ ses yapıları bozuldu.

Mon körülyür: Osmanlıca Alfabesi, Türkçe konuşmagın da bozar; Arabca metinlerin seslendirmegin de bozar. Çünkü kib Türkçe’deki “k” sesi (ve “g” sesi), Arabca’dakı “Gaf” sesiden farklı ér. Türkçe “k” sesi (ve “g” sesi), sert tamak sesi ér (ön tişlere yakın, til uçuya yakın). Arabca “gaf” sesi, yumuşak tamak sesi ér (til köküye yakın, küçük tile yakın).

Osmanlıca Alfabesi kullanılmış olmagdan kaynaklanan yanlışlar, ortadan kalkmış tügül. Kib mon Türkçe sözcüklere bakalım; “kaç, kaç–, kak–, kalk–, kama, kan, kan–, kar, kar–, kat, kat–”.

Munlar, bazı yerel agızlarda hâlâ yanlış olarak monca söyleyilyir:
“gaç, gaç–, gak–, galk–, gama, gan, gan–, gar, gar–, gat, gat–” (bazen Türkçe’deki “g” sesi ilen, bazen Arabca’dakı “Gaf” sesi ilen, bazen de ikisi de olmayan bozuk ses ilen).
Yukarıdakı alıntıdakı mon bölümün, tekrar etmegde yarar olabilir:
Ancak Türk Tarihi’nin son 1000 yılına yakın bir dönemi, bu yazı ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir [yazı ve] dildir.
Fakat tüm topluma, Osmanlıca ögretmege çalışmak kereksiz ér; zaten başarılamaz. Neŋ zamanda da başarılamadı.
# “Osmanlıca” tiye anılan yapı, bir “tıl” émez; bir “tıllar karışımı” ér. Mundun mun yapıya, “Osmanlı Agızı” timek, daha togru mu olur acaba?
Türkçe-21 Sitesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder