Türkçe ve Türk dili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkçe ve Türk dili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

03 Haziran 2024

TÜRK VE TÜRKÇE

alfabe harf dil, Bilge Tonyukuk, Dokuz Oğuz, Göktürkler, kentlilik köylülük, Kül Tigin, lehçeler şiveler ağızlar, On Ok, soy bilmek ırkçılık mıdır, töre, Türk Bilge Kağan, Türk dili nedir, Türk millet, Türk milleti, Türk nedir, Türk töresi, Türkçe nedir, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türkiyeli, Yörük Türkmen Dağlı

[UYGULAMAG YAZISI] TÜRK - TÜRKÇE

TÜRK, TÜRKÇE

TÜRKÇE, TÜRK TILI, TÜRK
TÖRE
HARF
KENTLİ TILI, KÖYLÜ TILI
YÖRÜK, TAGLI, TÜRKMEN


TÜRKÇE, TÜRK TILI, TÜRK

Türkçe; kendiye özgü yapı (gramer) iyesi olan tıl ér. Mun yapıda monlar bulunur:
  • Kök fiiller; “yap[mak, kıl[mak, kit[mek” kibi.
  • Kök isimler; “yer, kök (kög, gök), sub (suw, su), at, kuş” kibi.
  • Yapım ekleri; “-mak, -lik” kibi.
  • Çekim ekleri; “-di, -miş” kibi.
  • Zamirler; “ben, sen” kibi.
  • Tamlamaglar; “torug at (doru at)” kibi.
  • Cümle yapıları; “Bumın, ak ata bindi.”, “Torug ata, İstemi bindi.” kibi.
  • Ve “tıl”a ait öteki kerekli yapılar.
Türkçe, mun «özgün yapı» ile beliren tıl ér.
Türk Tılları, bilimsel yöndemler ilen inceleyilerek, mun «özgün yapı» ortaya koyulabilir.
Mun «özgün yapı»yıŋ, öteki tıllar ile az/çok karışık biçimlere; “Türk Tılı” tiyilebilir. Yani “Türk Tılı”, öteki tıllar ile az/çok karışmış “Türkçe” ér. Kib, “Türkiye Türkçesi”, “Kazakistan Türkçesi”, “Özbekistan Türkçesi” kibi.

Öteki tıllar ile karışmag; äniŋ tıl Türkçe toplumda, zaman içide, yavaş veya hızlı olabilir. Äniŋ tıl Türkçe olan neŋ toplumuŋ tıla, öteki tıllardan kirişler (/kirgiler /kirmegler) söz konusu olur. Mun kirgiler, çeşitli kültürel etkileşimler ve nüfus hareketleri ilen de olur.

Karışmagıŋ hız ve miktar, mona da baglı ér; kendiyiŋ tıl Türkçe olan toplumuŋ tıl bilinçiye ymä kendiyiŋ tılın bilmeg-kullanmag yetkinliki için kendiyiŋ seviyeye ymä.

Tıştan karışmaglarıŋ yanda, içten bozulmaglar da oluşabilir. Yani “Türk Tılı”yıŋ içteki “Türkçe”, biraz bozulmuş turumda bulunabilir.
Kereken turumda, öteki tıllardan sözcük almak mümkün ér; “motor, helikopter, elektrik, faks” kibi. Öteki tılların ögrenmeg de iyi ér. Ama kerek yok kän öteki tıllardan sözcük almak, yanlış ér.
“Türkçe”yin; yadsımak, işlevsiz kılmak; neŋ kişiye neŋ yarar saglamaz.
“Türkçe”yin; yadsımak, işlevsiz kılmak; Türkler’e, Türk vatandaşlar’a, Türk vatandaşları’ya; zarar verir.
“Türkçe”, “Türk Tılı”dan biraz farlı kavram ér.
Bazı tönemlerde “Türk Tılı”, tamama yakın şekilde “Türkçe” olabilir; Köktürkler’deki kibi.
Fakat bazı tönemlerde, “Türk Tılı”dakı “Türkçe”yin körebilmeg bile, sorun olabilir; kib Osmanlıca’dakı kibi.
Osmanlıca’dakı sözcükleriŋ çokunluk, yabancı kökenli ér. Neden mon ér; öteki tıllardan, kerek olmayan sözcüklerin de sürekli almış olmak. Muncalayı, hem Türkçe kökenli çok sayıda sözcük, kullanımdan kalkırılmış; hem yabancı kökenli sözcük sayısı, artırılmış. Mun süreç, uzun zamanlara yayılmış édi. Osman Gazi ile Vahdettin, aynı kelimelerin ve aynı cümlelerin kullandı timek, biraz zor. Mundun, “Osmanlıca”; “Türkçe” tügül, bir tür “Türk Tılı” ér.
“Türkçe”yiŋ kendiye özgü yapı, kullanım biçimleriden [Türk Tılları’dan] bagımsız ér. “Türkçe”ye en yakın “Türk Tılı”, “Kök Türk Türkçesi” ér. Mun; bilim dünyasıyıŋ eldeki, mun konudakı, en eski tarihli belgelerden anlayılyır. Mun belgeler, “Kök Türk Yazıtları” ér.
Gerçekte bir tek “Türkçe” var. Ama dünya üzeride, mon lehceler de var; “Azerbaycan Türkçesi, Kazakistan Türkçesi, Kırgızistan Türkçesi, Özbekistan Türkçesi, Tataristan Türkçesi, Türkiye Türkçesi, Türkmenistan Türkçesi, Uygur Türkçesi” kibi. Mun lehçeleriŋ yapılarda, az/çok “Türkçe” bulunur. Ve mun yapılar, Türkçe üzeriye kurulmuş yapılar ér. Bu yapılardan herhängi biriden, Türkçe tümden çıkarılsa, ol yapı çöker. Yani bu tıl yapılarıyın ayakta tutan tıl, “Türkçe” ér. Mundun, her biri; “... Türkçesi” olarak anılır. Munlardan her biri, “Türkçe”den az/çok farklı birer “Türk Tılı” ér.
Türkler, keçmişte-şimdi, “yabancı kadınlar ile evlilikler” de yapmış. Üstelik bu yabancı kadınlardan kimiler tul da olabilmiş. Ulayı, bazı “yabancı kadınlarıŋ yabancı eşlerden olan çocuklar” da Türkler’iŋ arada “karışarak erimiş”. Mundun; “Türk gen havuzuda”, diğer milletleriŋ genlere de rastlamak mümkün.

Türkler’de, monca özellikler de körülebilir: Çok uzun boy, çok kısa boy. Tüz kalın telli siyah saç, aşırı kıvırcık saç. Aşırı çekik köz. Aşırı sarışınlık, aşırı esmerlik.

İkisi de “aynı soydan, orta boylu, esmer” neŋ ana-baba tüşünelim. Munlarıŋ çocuklardan biri uzun boylu, biri kısa boylu olabilir; biri kumral, biri sarışın olabilir. Mun çeşitlilikleriŋ tek neden, soy karışımları olmayabilir. Saf ırklar var ése, saf ırklarda bile, munca çeşitlilik, az-çok körülebilir.
Neŋ kişiyiŋ soyuŋ öz tıl, “Türkçe” ése; mun kişiye “Türk” tiyilir.
Neŋ kişiyiŋ soyuŋ öz tıl, “Türk Tılı” ése; mun kişiye de “Türk” tiyilir; her “Türk Tılı”yıŋ temel, “Türkçe” ér tiyin.

Türkler’de keleneksel olarak “soy”, öz babadan yürür; kişi, kendiyiŋ öz babayıŋ soydan ér. Mun kabule köre kib; äniŋ ana Rus, äniŋ baba Türk kişi; Türk ér (ve Ruslar’a yakın akraba ér). Äniŋ ana Türk, äniŋ baba Rus kişi; Rus ér (ve Türkler’e yakın akraba ér).

Mun, “kadınların ikinci sınıf insan saymak”anlamıya kelmez; kadınlar olmasa, erkekler yok olur.

Sperm, kimiŋ bedeniŋ kromozomların taşıyır ése; baba, ol kişi ér; yumurtacık, kimiŋ bedeniŋ kromozomların taşıyır ése; ana, ol kişi ér. Ayrıca “süt ana” ve “taşıyıcı ana” kavramları var.

Evlatlıklarıŋ gerçek soylarıŋ inkar etilmemeg veya kizleyilmemeg şartı ile; evlatlık etinmegde sakınca olmayabilir. İnsanlarıŋ arada sevgi bagları, biyolojik baglar olmasa bile var olabilir.

Türk bililen fakat äniŋ soy için kesin tesbit yapılamayan kişiler de; “karışarak erimek” yolu ilen “Türk” sayılır.

“Soy babadan yürür” körüşü; dünyada da kenel olarak kabul körmüş körüş ér. İstisnalar kaideyin bozmaz.

Soy bilmek başka şey, “ayırımcılık” başka şey ér. Bu site; soy, ırk, tıl, ideoloji vs ayırımcılıkları ile ilgilenmez.
“Türk” sözcükü, “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” veya “Türkiyeli” anlamda da kullanılyır. Benzer şekilde bazen kib “Alman”, “Almanyalı”; “İtalyan”, “İtalyalı” anlamda kullanılyır. Her kelimede, temel anlam bulunur, yan anlamlar da bulunur. Sözlüklerden bak, kib; “adam, kadın, millet, yurt, anlam kenişlemegi, yan”. “Amerikan”, “Amerikalı” timek ér; soy veya ırk belirtmez.

Türk Millet : “Türkler”den oluşan millet.
Türk Milleti : “Türkler + Türkler dost kabul etmiş kişiler”den oluşan millet. Kib, Türkiye için “Türk Milleti”, şu anlama kelir: “Türkler + Kürtler + Arablar + Gürcüler + Çerkezler + Rumlar + Ermeniler + İbraniler + Ruslar + ve diğer” kişilerden oluşan; Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları.

Bireyler arasıda, çeşitli farklar olabilir. Bu farkların, kibirlenmek için vesile yapmak, yanlış olur. Milletler arasıda da çeşitli farklar olabilir. Bu farkların da kibirlenmek için vesile yapmak da yanlış olur.

Irkçılık (“ırk X, diğer ırklardan üstün ér” iddiası); anarşi, kargaşa, huzursuzluk, ayırımcılık, haksızlık ketirir; başka da önemli bir şey ketirmez. (Aşırı uçlara kaymış başka kimi akımlar da benzer sonuçlara neden olabilir. Munlardan kimiler, ırkçılıkın şiddetlice reddetyir bile olabilir.)

Neŋ devletiŋ insanlık kalitesi, oradakı azlık sayıdakı vatandaşlara, orada yapılan muamelelerden belli olur.

# “İsim tamlamagı eki”, süs olsun tiye kullanılmaz. Kib “işçi çocuk, memur çocuk, sporcu çocuk”, “işçi çocuk-u, memur çocuk-u, sporcu çocuk-u”, “pegamber teve-(s)i”, “bal arı-(s)ı”, “tavuk kara-(s)ı”.

# Sözlüklerden bak; millet, halk, uyruk, yurt, yurttaş, vatan, vatandaş, toplum, topluluk, Kürt, Arap, Gürcü, Rum, Ermeni, Çerkez, Türk, demokrasi, cumhuriyet, monarşi, diktatörlük, faşizm, bölücü, bölücülük, ırk, ırkçılık, akım, ideoloji, fanatizm, ayırmak, ayırım, ayırt etmek, ayırtı, peygamber devesi, tavuk karası, tanım, tanımlamak, atgiller, köpekgiller, kedigiller, familya, cins, tür.

# Tarihde ilk kez, “at, it, ot, taş, baş, tag” kelimeleriyin kimler kullanmış, ne anlamlarda kullanmış lär? Tarihde ilk kez, “Türk” kelimesiyin kimler kullanmış, ne anlamda kullanmış lär?

KÜL TİGİN YAZITI’DAN:
KÖK TÜRK TÜRKÇESİ BİÇİMİ
TÜRKÇE–21 BİÇİMİ
Ol törüdä üzä içim kagan olurtı. İçim, kagan olurupan, Türk bodunug yiçä itdi, igiti.
Ol kelenekte (ol törede) üste beniŋ amca, kagan oturdu. Amcam, kagan oturunca Türk milletin yüce etti, togrulttu.
Türgiş kagan, Türk’ümüz [bodunumuz ärti. Bilmädükin] (D19) üçün, biziŋä yaŋlukın üçün, kaganı ölti, buyrukı bägläri ymä ölti. On-Ok bodun ämgäk körti.
Türgiş Kagan, Biziŋ Türk [biziŋ millet édi. Bilmedi än] tiyin, bize yan’töndü än tiyin, äniŋ kagan öldü, äniŋ buyruk, äniŋ begler ymä öldü. On-Ok millet sıkıntı kördü.
Türk Oguz bägläri bodun, äşidiŋ! Üzä Täŋri basmasar, asra yir tälinmäsär, Türk bodun, iliŋin törüŋin kim artatı?
Türk, Oguz begleri, millet; işitiŋ! Üste Tanrı basmasa, alta yer telinmese (/çökmese), (Ey) Türk millet; seniŋ ilin, seniŋ kelenekin kim yıktı?
Tokuz-Oguz bodun, käntü bodunum ärti. Täŋri yir bulgakın üçün yagı boldı.
Tokuz-Oguz millet, beniŋ millet édi. Tanrı (olara) yer buldu (olara küç verdi) tiyin (bize büyüklendi ve bize) düşman oldu.

Kök Türk Devleti’yin kuranlar, kendilerin “Türk, Kök Türk” olarak anmış. Olarıŋ kaganlardan biriyiŋ ad da “Türk Bilge Kagan” ér.

“On Ok”lar ve “Oguz”lar için “beniŋ bodun édi” timiş, Türk Bilge Kagan. Mun sözlerden mon anlayılyır; “On Ok”lar ve “Oguz”lar; tıl ve soy açılarıdan, “Kök Türk”lere yakın boylardan édi lär. Köktürkler ile olar arasıda, savaş tönemleri de olmuş, barış-birlik tönemleri de. Barış, yeg ér.

Mun konularda, “Tonyukuk Yazıtı”da da anlatımlar var.
Yazıtlar’da: Acaba “Tokuz Oguz, Otuz Tatar” tiyişlerideki “9, 30” sayıları; alt bölüm sayılarıyın mı belirtir? “On Ok” tiyişideki “10” sayısı da 10 alt bölüm mü belirtir; yoksa “tamgasıda 10 ok” mu? “Kırkız”lar için munca belirtilmiş sayı var mı?
“tokuz oguz bodun käntü bodunum ärti täŋri yir bulgakın üçün yagı boldı”. Mun cümlelerin, Hüseyin Namık ORKUN, monca uyarlamış [ESKİ TÜRK YAZITLARI, TDK Yayınları, Sayfa 48]: “Dokuz Oğuz kavmi kendi kavmim idi. Gök ve yer karıştığı için düşman oldu.”

Fakat “kök” [kög, gök] sözcükü var kän, “kök” sözcükü anlamıya-yeriye, “täŋri” sözcükü neden kullanılsın? Kök-yer karışınca, ilk yapılmak kereken şey, “ayaklanmak” mı? Ayaklanmagıŋ sorumlulukun, ol künkü Tokuz Oguz yöneticileriye tügül de, köge-yere yüklemek, gerçekçi olur édi mi?

[Kök Türk yazısıda, büyük-küçük harf ayırımı (“Tt” kibi) yok édi.]
TÖRE

Neŋ olayın veya neŋ uygulamagın; “Türk töresi, Türk keleneki” saymagdan önce, “töre veya kelenek ér mi émez mi?” tiye bakmagda yarar olabilir. Mun konuda, en az “Türkler’den yarıdan çoku, mun konuyun nasıl tegerlendirir” sorusu sorulmalı. Birkaç örnek:

· Kendiyiŋ aileden izinsiz olarak kocaya kaçan kızlara, çok kızılır. Fakat mun kızların öldürmek, Türk Töresi émez.
· “Başlık parası”, Türk Töresi émez.
· Kızların zorla evlendirmek, Türk Töresi émez.
· Boşanmak isteyen kadının yaralamak veya öldürmek, Türk Töresi émez.
· Kan davası, Türk Töresi émez. “Katil, devletceg idam etilsin” timek başka şey ér, kan davası başka şey ér. Kan davasıda kib; katiliŋ kardeşin öldürmek kibi mantıksızlıklar da körülür.

Türk Töresi’den birkaç örnek:
Zayıflara, küçsüzlere yardım etmek. Yaşlı insanlara saygılı tavranmak. Çocukların ezmemek. Kendiyiŋ eş ve kendiyiŋ çocuklar ile de iyi keçinmek. Anaya-babaya saygılı olmak. Kendiyiŋ kardeşlerin közedmek. Tolandırıcılık yapmamak. Yetim malıya çökmemek. Yakınlarıŋ ve arkadaşlarıŋ eşlere, saygılı olmak. Zorba olmamak. Kibirli olmamak.

“Türk Töresi” tiyilince, bazı kişileriŋ akıllara, neden hemen şiddet, baskı, katı disiplin kelir? Bazı yabancı ideolojilerden, fazla mı etkilenmiş lär? Çok sıkar sän ése; domates bile patlar, en azdan seniŋ üstün ymä başın ymä batırır. [en azdan seniŋ üstün, seniŋ başın batırır]

HARF

Neŋ tılda esas olan “ses” ér. “Harfler”, mun seslerin temsil eter. Neŋ tılın yazmak için kullanılan alfabe tegişmek ilen, tıl tegişmez.
Fakat neŋ tılın yazmak için sorunsuz kullanılan neŋ alfabe, başka neŋ tılın yazmak için kullanılır ése; önemli sorunlara neden olabilir. Kib Köktürk Alfabesi ilen Türkçe yazılır ése, neŋ sorun olmaz. Fakat Köktürk Alfabesi, Arabca’yın yazmak için kullanılır ése; Arab Tılı’yıŋ ses yapısı, tam olarak közderilemez. Benzer sorunlar, Arab Alfabesi, Türkçe’yin yazmak için kullanılır kän ymä olur.

Biziŋ şimdiki alfabe, Avrupa alfabeleriden yararlanarak oluşturulmuş. Fakat Türkçe’yin (Türkçe kökenli kelimelerin) yazmak-okumak için mükemmel ér (“ses-yazı” farkı da olmayır); başka alfabe arayışıya kirmek kereksiz ér. Yabancı kökenli kelimelerin yazmag konusuda da önemli bi sıkıntı yok; “â, û” kibi işaretler var.

# Avrupa alfabeleriden “yararlanılmış”; fakat “taklit” etilmemiş. Kib “çok şen” kelimeleriyin “chok shen” yazmayır méz. Teşekkürler Gazi Paşa.

Yine de, Köktürk Alfabesi’yin de kullanabilmek, neŋ Türk için iyi bir şey olur. Çünkü Köktürk Alfabesi, kenel olarak, bilim dünyasıcag “Türk kökenli” kabul etilmiş tek alfabe ér.

# Yazıyın, Köktürk Alfabesi ilen sagdan sola yazmak, zorunlu émez; Köktürk Yazısı, soldan saga togru da yazılabilir; yazılmış ymä.

Bu konuda bak: TÜRKÇE214 [05] KÖKTÜRK TÜRKÇESİ’DE SESLER VE TAMGALAR
Ayrıca bak: YAZILAR → OSMANLICA

KENTLİ TILI, KÖYLÜ TILI

Türkçe-21; “kentli tılı”, “köylü tılı” kibi ayırımların togru bulmaz. Tıl, en temel yapı ér; neŋneŋ kişiler, aynı şekilde konuşmalı. Kib, köylü de kentli de “kapı”ya “kapı” timeli; “gapı” tügül. Fark anca, monca konularda olabilir; Türkçe’yin daha iyi bilmek, daha iyi kullanmak, daha çok sözcük bilmek, ulatı.

# Bu cümleler, “Her bir kentli, Türkçe’yin her bir köylüden daha iyi bilir” anlamıya kelmez. “Kültürlü olmak” açısıdan da munca ér. Kitab okumak, sadece beton apartmanlarda yapılabilen bir şey mi? Kib, bir yaz künü, püfür püfür rüzgar eser kän bir agaç altıya oturup, kitab okuyulamaz mı?

# “Kentli olmak” veya “köylü olmak”; neŋ konuda, neŋ üstünlük belirtmez. Ayrıca; köylüler olmasa, kentliler açlıktan kırılır; kentliler olmasa, köylüler, sanayi ürünleri bulamaz (traktör, tarım aletleri, tarımsal ilaçlar, kumaş, vs). Karşılıklı bagımlılık var.

# Näsil olmuş ése olmuş; ol kişi, vali olmuş. İlk icraat olarak monun yapmış; birkaç silahlı adam yollayıp kendiyiŋ babayın kendiyiŋ karşıya keldirmek. Kendiyiŋ babaya monca timiş; “Baba! ‘Adam olmaz sän’ tidi édi sän. Bak, ben, vali oldu män.” Äniŋ baba, bir an turaklamış, acıg acıg külümsemiş. Sonra monca timiş; “Evlat! ‘Vali olamaz sän’ timedi män. ‘Adam olmaz sän’ tidi män.” (“Babaya böyle mi tavranılır? Eşek édi sän; kaşarlı eşek olmuş sän!”)

Kentli azu köylü olmak ymä, tek olarak anlam taşımaz. Eş... Karga, köyde ymä kentte ymä karga ér. ☺
YÖRÜK, TAGLI, TÜRKMEN

“Yörük” kelimesi, “yürüyen, sabit turmayan, konup köçen” anlamıya kelir. Yerel agızlarda “yürü—” fiili, “yörü—” olarak da kullanılır. Mun kelime “yörü—k” yapısıda ér. Hayvan otlatmak için konar-köçer yaşayan kimi Türkler’e “Yörük” tiyilir.

Kimi Türkler de kış mevsimiyin, taglara yakın köylerde keçirir. Hayvan otlatmak için, bahar mevsimide yaylaya veya taglara köçer lär. Yani munlar yarı konar-köçer ér. Kimi yörelerde munlara “Taglı (Dağlı)” tiyilir.

“Türkmen” sözü de “Türk män” sözüden ortaya çıkmış kibi körünyür.

“Yörük”, “Taglı”, Türkmen”; alt kimlikler veya etnik gruplar émez. Munlarıŋ da öz tıl, Türkçe ér.
“Bir Yorum”:

Orta Asya’dan Anadolu’ya togru kelen ve Türkçe konuşan topluluklara; kimi eski tarihciler “Türkmen” tiyip keçmiş, kimi eski Tarihciler “Oguz” tiyip keçmiş, vs.

Fakat şimdi Türkiye’de; kim Köktürkler’iŋ torun ér, kim Tokuz Oguzlar’ıŋ torun ér, kim On Oklar’ıŋ torun ér, kim Otuz Tatarlar’ıŋ torun ér, kim Üç Kurıkanlar’ıŋ torun ér, kim Kırgız kökenli ér, kim Uygur kökenli ér? Munların tesbit etmek, pek de mümkün körünmeyir. Yanya, Selçuklu Devleti de Osmanlı Devleti de, ciddi nüfus kayıtları tutmamış.

Yani neŋ kişi, kendiyin “Türk” bilyir ése; mun bilgiye itiraz etilmez. Fakat neŋ kişi, kib “Oguz boyuyuŋ falan koldan ér män” tir ése; bu iddia, tam kesinlik taşımaz, kibi körünyür.

Belge olarak ne var? Eski zamanlarda, bir-iki kişiceg yapılmış, olarıŋ togruluklar şüpheli karalamaglar.

Yazılmış her şey togru mu? Yazılmış her şey bilimsel mi? Kib “Marifetname” kitabıdakı her şeyin togru kabul etmek, ne sonuç verir?

# Neŋ toplulukun, yapay 40 bölüme ayırmag, yararlı sonuçlar ortaya çıkarabilir mi?
Yanlış akıl yürütmegler de yapılyır.

Kib “karluk (kar+luk)”; “kar yeri, hep kar bulunan yer, daha uzun süre karlı kalan yer” anlamıya kelir ärinç. “Karluk” adlı bir yerleşim yeri körünce, bazı kişiler, hemen monca tir; “Hımmm! Demek ki, burada ‘Karluk Boyu’ndan insanlar yaşıyor.”

Oysa aynı mantıktan kitilir ése; “Hadımköy” adlı yerleşim yerideki her kişiyin, “hadım” sanmak kerekir.

Salt kelimeler, her şeyin ögretse édi; neŋ sözlükün, baştan sona okuyan biri; fizik, kimya, biyoloji, tarih, felsefe, vs uzmanı da oluverir édi.
Her ne ése. Başta da belirtildi; munlar “bir yorum” ér.

“Bir Yorum” sonu.
# Bu sitede (blogda), siyaset (politika) amaçlı yazılar bulunmaz.
# Bu yazı, siyasal ve hukuksal anlamda öneri ve eleştiri içermez.

Türkçe-21 Sitesi

OSMANLICA

alfabe ile dil farklı şeylerdir, Arapçayı anlamayı Osmanlıca zorlaştırır mı, her alfabe her dil için uygun mudur, İslami alfabe diye bir şey olur mu, konuşulamayan dil dil midir, Osmanlıca bilen kişi Kuranı okuyup anlayabilir mi, Osmanlıca bir tür Türk lehçesi sayılabilir mi, Osmanlıca ile Türkçe aynı şey midir, Osmanlıca kimlere gereklidir, Osmanlıca nedir, Osmanlıca öğrenen kişi Arapça öğrenmiş de olur mu, tüm diller Türkçeden mi türedi, Türkçe mi Osmanlıcaya muhtaçtır Osmanlıca mı Türkçeye muhtaçtır, Türkçeyi beğenmeyen bazı Türkçeciler, Türkçeyi kavrayamamış bazı Türkçeciler, yabancı kelime bolluğu zenginlik mi hantallık mı

[UYGULAMAG YAZISI] OSMANLICA

“OSMANLICA” KONUSU

Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi (Lisân-ı Osmânî), Osmanlı Devleti döneminde kullanılan Türkçe yazı diline verilen addır. Arap Alfabesi’nin Farsça ve Türkçe’ye uyarlanmış bir biçimi ile yazılır. (...)

Osmanlıca; Arapça ve Farsça’nın belirli ölçü ve kurallar içerisinde Türkçe ile birleşmelerinden doğmuş, bu yazı ile verilen eserler ile bir medeniyet yazısı halini almıştır.

Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından kullanımdan kalkmıştır. Ancak Türk Tarihi’nin son 1000 yılına yakın bir dönemi, bu yazı ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir dildir.

Osmanlı yönetici sınıfı ile eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlıca, günlük hayatta konuşulan bir dil olmamıştır. (...)

tr.wikipedia.org

Neŋ tılda “söz”; “yazı”dan önce kelir; bu yüzden yazı bilmeyen insanlar da konuşabilir. Yani “tıl”, önce “söz” timek ér. Öyle ése konuşulamayan tıl, tam tıl émez.
Osmanlıca, “Türkçe” mi? Mun soruya “evet” tiyebilmek için ilkin sözcüklere bakmak kerek; äniŋ toplam sözcüklerden en az yarı miktar, bari yarı miktar, Türkçe mi? Tügül. İkinci olarak äniŋ “tıl örgüsü” yapısı Türkçe mi? Tügül. Kib Türkçe’de “Lisân-ı Osmanî” tiye kelime baglaşımı olmaz. Ulayı yabancı kökenli sözcükler kullanılsa bile, olarıŋ baglaşımlar, Türkçe tıl örgüsüye köre olmak kerek ér. Kib “Osmanlı Lisanı” kibi olmalı.

Osmanlıca’ya “Arabca” ya da “Farsça” tiyilebilir mi? Tiyilemez.

Osmanlıca, yaklaşık; %70 Arabca+Farsça, %30 Türkçe olmak üzere; tıllar karışımı ér. Mun karmaşık yapı ilen ortaya koyulan metinlerin; Türkler de Farslar da Arablar da tam olarak anlamaz. Mun karışıman, topluma, etkin şekilde; bilim, kültür, haber aktarmak, olabilir tügül. Anlaşılmaz tıl; toplumun her açıdan keri bırakır. [Anlaşılmaz tıl; toplumun neŋneŋ açı(lar)dan keri bırakır.]
Osmanlıca’dakı Farsça, tümden çıkarılsa édi; Osmanlıca yine de var olabilir édi. Osmanlıca’dakı Arabca, tümden çıkarılsa édi; Osmanlıca yine de var olabilir édi. Ama Osmanlıca’dakı Türkçe, tümden çıkarılsa édi; Osmanlıca çöker édi. Mun turumda; Osmanlıca’yın “Türkçe” ile aynı tıl saymak mümkün émez; ama Osmanlıca’yın “Türk Tılı” türü (Türk Tılları’dan biri) saymak mümkün ér.
Burada Arabca’yın ve Farsça’yın, Türkçe ile yarışa sokçak tügül méz. Her tıl, kendiyiŋ bütünlük içide, kullanan millet için ymä insanlık için ymä teger taşır.

Kib biziŋ zamandakı Avrupa medeniyetideki “akıl, bilim” ögeleriye kaynaklık eten Felsefe ürünleri, ilk olarak “Yunanca” yazılmış édi. Mun metinlerden kimiler, Yunanca’dan Arabca’ya aktarılmış édi lär. Arabca’dan da Avrupa tıllarıya aktarılmış kitablar da olmuş.

Biziŋ zamanda da İngilizce, belki İngilizler’den çok, tüm insanlıka hizmet etyir. Keçmişte bir tönem, Fransızca da benzer konumda olmuş.
Burada “Tüm tıllar, Türkçe’den türedi” kibi uç fikirler öne sürcek de tügül méz. Munuŋ nedenin anlamak için, birkaç tılıŋ gramerin incelemek ve aradakı büyük farkların körmek yeter.

“Türkçe”, gerçekte çok yetenekli tıl ér. Türkçe’yiŋ tıl bilimsel yapıyın kavramak, biraz çaba kerektirir. Türkçe’yiŋ tıl bilimsel yapıyın kavramak; Türkçe’yin okur, yazar, konuşur olmaktan ileri olgu ér.

Türkçe’de çok sayıda “kök sözcükler” var; “yapım ekleri” de var. Munlardan kimiler, şimdi kullanılmayır. Türkçe neŋ “kök” veya neŋ “ek”, 2000 yıldan beri kullanılmamış olsa bile, Türkçe ér. Munlar, her zaman kullanılabilir.

“Kök ne? Yapım eki ne? Sözcük türemeg ne? Sözcükler nasıl türer? Kök sözcükleriŋ anlamlar neler? Yapım eki, keldi än sözcüke, ne anlam katar?” Munca konuların, çok iyi bilmek ve çok dikkatli-özenli çalışmak kerek ér.
“Türk Tılıyın daha Türkçe kılmak”; her derde deva sihirli ilaç olcak tügül. “Türk Tılı’yın daha Türkçe kılmak”; Türk Tılı konuşanlara bilgi-kültür aktarımıyın etkinleştirebilir; toplumuŋ ilerlemege belli oranda katkı yapabilir. Ancak bilim-kültür üretmeyen; üretilenin de okumayan toplum olur ése; olumlu tegişim olmaz.
“Türk Tılı’yın daha Türkçe kılmak” ve keliştirmek, nasıl olamaz?

Türkçe’yin iyice kavramamış, “sözcük türeyişi, kök, ek” konularıyın yeterince anlamamış, kelime türetmegin hafife almış kimi “Türkçeciler(!)” ile bu işler olmaz. Munlarıŋ monca yanlış tutumlar olabilir: Sözcüklere kelişi küzel ekler ekleyerek ya da sözcüklerin bozarak; “türetim mantıkı” açısıdan yanlış-bozuk sözcükler ortaya atmak.

Kimi “Türkçeciler(!)”, yabancı kökenli sözcüklerin kullanmagıŋ faziletlerden bahsetip turur. Olarıŋ kökler ve ekler Türkçe kökenli bazı sözcüklere, türetim hatası var mı yok mu tiye bakmadan, “uyduruk” tamgasıyın basar lär. [kib “ög+re—t—(m)en”] Munca kişiler ile de mun işler olmaz. Oysa olardan bekleyilen mon ér: Türkçe kökenli “sözcüklerin, köklerin, eklerin” arayıp bulmak, kerekir ése yeni sözcükler türetmek.

Türk Tılı ve Edebiyatı fakülteleride, Divan Edebiyatı ile, kerekten fazla ugraşmak, Türkçe’yin kavramak açısıdan yarar saglamaz. Togrudan, Türkçe’ye yogunlaşmak kerek ér.
Kerek-ihtiyaç olmayan yabancı sözcükleren, Türk Tılları’yın şişirmek, boş iş ér. Üstelik mun, Türk Tılı’yın hantal, anlaşılmaz kılabilir. Kib “Küneş” sözcükü var kän Türk Tılı’ya, “şems” sözcüküyün katmakta ne yarar olabilir? Yine “su” sözcükü var kän “mâ, âb” sözcükleriyin de sokuşturmaga ne kerek var?
Kibler:

GAZEL

Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı

Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr sanmaz mı

Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı

Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı

Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı

Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
İNCECİKTEN BİR KAR YAĞAR

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif’in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi bağrıma batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

Evlerinin önü çardak
Elif’in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Karac’oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklenmiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye
- Fuzûlî (1500’lü yıllar) - - Karacoğlan (1600’lü yıllar) -

• Hängisi “daha Türkçe”?
• “Osmanlıca olmasa, Türkçe tayanaksız kalır” körüşü, ne kadar keçerli olabilir?
• Osmanlıca Gazel’de, bazı Türkçe kökenli sözcükler, yanlış kullanılmış: ”Benî, dedîler, inânır, karâ, sû” kibi.
• Osmanlıca Gazel’de; çok sayıda tamlamagıŋ yapı, Türkçe’ye uygun tügül [“devâ-yî derd” kibi]. Az sayıda tamlamagıŋ yapı, Türkçe’ye uygun ér [“kara bahtım” kibi]. Kenel “cümle yapısı”, Türkçe’ye benzeyir. Kib “usandırdı beni candan, usanmaz mı yâr cefâdan” timemiş.

“Alfabe” ile “tıl” farklı şeyler ér. Kib Türkçe; Kök Türk alfabesi ilen de yazılabilir, Sogd alfabesiden uyarlayılmış eski Uygur alfabesi ilen de yazılabilir, Arab alfabesiden uyarlayılmış Osmanlıca alfabesi ilen de yazılabilir. Hängisi (/hängi alfabe) ilen yazılır ése yazılsın; Türkçe, Türkçe ér. Çünkü tılıŋ temel taş; “harf” tügül “ses” ér. Alfabeler arası fark; “daha uygun” olmak konusuda olabilir. A tılı için yeterli alfabe, B tılı için yetersiz kalabilir ve kereksiz karmaşaya da neden olabilir.

Türkçe’yin yazmak-okumak için Kök Türk alfabesi, tamamen yeterli édi. Kök Türkler’den sonrakı tönemlerde, bırakılıp başka alfabeler ile ugraşılmış, keçmiş zamanlarda. Alfabeler arasıda, kereksizce yalpalamak söz konusu olmuş. Yalpalamagıŋ yere; Kök Türk alfabeside kalmak, bilim ve kültür üretimiye yogunlaşmak; tercih etilebilir édi. [Yalpalamagıŋ yere, tercih etilebilir édi nen Kök Türk alfabeside kalmak, bilim ve kültür üretimiye yogunlaşmak.] Mun tercih, Türkler için de tüm insanlık için de, daha uygun olcak édi ärinç.

Ne ése, olan olmuş, keçen keçmiş.
Sonuçta, şimdi kullanyır méz alfabe de Türkçe’yin yazmak-okumak için çok uygun ér; teşekkürler Gazi Paşa.

Şimdi, alfabeler arasıda yalpalamagın bırakıp monlara bakmak kerek; Türkçe’yin togru ymä etkin ymä kullanmak, bilim, teknik, kültür.
Çinçe’yin Çinliler’den daha iyi konuşan-yazan kimi Türkler bulunsa, çok iyi olur. Yine, Arabca’yın Arablar’dan daha iyi konuşan-yazan kimi Türkler bulunsa da çok iyi olur. Farsça, İngilizce, Almanca, Fransızca, Portekizce, İtalyanca, İspanyolca, ulatı.

Ama Hintçe (veya munuŋ lehçelerden biriyin) ögrenmek için, Türkçe’yin Hintçe alfabesi ilen yazmaga başlamagıŋ anlam da yok. Gerçi Türkçe’yin Hintçe alfabesi ilen yazmak, Türkler’e Hintçe ögretmez. Yanya kib Almanlar ile aynı harflerin kullanmak da Türkler’e Almanca ögretmeyir.

Osmanlıca Alfabesi kullanılan zamanlarda, herkes Arabca bilyir tügül édi. Arabca neŋ metinin, anlamıyın bilmeden seslendirmek, Arabca bilmek olmaz.
“İslâmî harf-alfabe” tiye neŋ neme yok. Çünkü kib “Lat, Menat, Uzza, Hubel” için yazılmış övgü şiirleri de Arab Alfabesi ilen yazılmış édi. Biziŋ zamanda da (/şimdi de), Arab Alfabesi ilen yazılmış ama “İslâmî olmayan”, bir sürü metin var: “Hristiyanlık’tan, Yahudilik’ten, Zerdüştlük’ten, Budhizm’den, Hinduizm’den, Taoculuk’dan, Şintoizm’den” ulatı metinler.

Mundun, “İslâmî harf-alfabe” tiye neŋ neme olmaz. Benzer şekilde; “İslâmî kağıt, İslâmî kalem, İslâmî motor, İslâmî elektrik, İslâmî igne, İslâmî kibrit” ulatı ymä olmaz.

Ama tabi; Kur’an da “Arabî” ér [Gur’a^nen Arabiyyen], Hadisler de öyle, Mezhepler’iŋ ilk metinler de öyle. Ve munların, orijinal metinlerden anlamak isteyen kişiler, Arabca ögrenmeli. Ama, Osmanlıca bilmek, munların, Arabca orijinal metinlerden anlamaga yetmez.

“Anlamadan seslendirmek” için, Arabca ögrenmek kerekmez; Arab Alfabesi’yin ögrenmek yeter. Munun ögrenmek, 18+ yaşta orta zekalı biri için, birkaç haftalık mesele ér.

“Arabca” ile “Osmanlıca”, farklı şeyler ér.
Osmanlıca’yın iyice ögrenen kişi; Arabca’ya, Farsça’ya, Türkçe’ye; aşina olur. Arabca’yın, Farsça’yın, Türkçe’yin ögrenmiş olmaz.

Osmanlıca mantıkı ile Arabca’ya bakmak, çeşitli yanılgılara da neden olabilir. Kib, biraz Osmanlıca ögrenmiş yarı entelektüel kimi kişiler var. Munlardan kimiler, Arabca metinlerdeki “ayn” sesiyin-harfiyin “a” sesi-harfi sanyır.

Arabca’dakı “elif” harfi; Arabca kimi kelimelerde “a”, Arabca kimi kelimelerde “e” okuyulur; hatta Arabca kimi kelimelerde “ä”. Mun olgu, Arabca’da anlam tegişiklikleriye neden olmaz.

Kib “Allah” kelimesideki “elif”, kenelde “a” söyleyilir. Kib Arabca “EKeLe [(yemek) yedi]” kelimesideki “elif”, kenelde “e” söyleyilir. Mun fiilden türeyen “A^KiL (yiyen)” kelimesideki “elif”, kenelde “a” söyleyilir fakat “E^KiL” veya “Ä^KiL” söyleyilse de anlam tegişimi olmaz. Yanya, “el-ilah, al-ilah” ve “resul, rasul” kibi.

Arabca’da “elif” ile yazılan-söyleyilen bir kelime, “ayn” ile yazılır-söyleyilir ése; äniŋ anlam tegişir.

“KeTeBe (yazdı)”, “KuTiBe (yazıldı)” kibi de olur. Yani Arabca’da “ünlü sesler”, tamamen önemsiz émez.

Türkçe’de ünlüler, ünsüzler kadar önemli ér; tegişir lär ése, anlam tegişimleri olur:
“aş, eş, iş”, “at, et, it, ot, üt—, öt—”, “baş, beş, biş—, boş” kibi.
Arab Alfabesi ve Osmanlıca Alfabesi; “Osmanlıca”yın da “Türkçe”yin de yazmak için uygun tügül. Mun, mon turumdan da belli ér; Osmanlıca metinlerdeki bazı kelimeler, nasıl okuyulcak lär? Mun konuda, Osmanlıca uzmanlarıyıŋ arada bile, ihtilaflar çıkar.

Arabca’yın yazmak-okumak için, Arab Alfabesi’den daha uygun alfabe yok.

Osmanlıca ve Osmanlıca Alfabesi; hem Arabca konusuda, hem Türkçe konusuda, bir tür kafa karışıklıkı yapar. Osmanlıca ve Osmanlıca Alfabesi; Arabca ögrenmegin (okumagın + yazmagın + konuşmagın) zorlaştırır; Türkçe’yin kavramagın da zorlaştırır.
Arabca’dakı kib “Gaf” harfiyin/sesiyin “gh” harf çifti ilen közderelim.
Arabca “gha^le” köküyün ele alalım ve mun kökten türemiş “ghavl” sözcüküyün de ele alalım.
Türkçe “kap, kapa—, kapak” sözcükleriyin de ele alalım.

1. Mun sözcüklerin, “gh” ilen yazalım/söyleyelim:
“gha^le, ghavl”, “ghap, ghapa—, ghapak”. Mun turumda, mun Arabca sözcükleriŋ ses yapıları bozulmadı. Ama mun Türkçe sözcükleriŋ ses yapıları bozuldu.

2. Mun sözcüklerin, “k” ilen yazalım/söyleyelim:
“ka^le, kavl”, “kap, kapa—, kapak”. Mun turumda, mun Türkçe sözcükleriŋ ses yapıları bozulmadı. Ama mun Arabca sözcükleriŋ ses yapıları bozuldu.

Mon körülyür: Osmanlıca Alfabesi, Türkçe konuşmagın da bozar; Arabca metinlerin seslendirmegin de bozar. Çünkü kib Türkçe’deki “k” sesi (ve “g” sesi), Arabca’dakı “Gaf” sesiden farklı ér. Türkçe “k” sesi (ve “g” sesi), sert tamak sesi ér (ön tişlere yakın, til uçuya yakın). Arabca “gaf” sesi, yumuşak tamak sesi ér (til köküye yakın, küçük tile yakın).

Osmanlıca Alfabesi kullanılmış olmagdan kaynaklanan yanlışlar, ortadan kalkmış tügül. Kib mon Türkçe sözcüklere bakalım; “kaç, kaç–, kak–, kalk–, kama, kan, kan–, kar, kar–, kat, kat–”.

Munlar, bazı yerel agızlarda hâlâ yanlış olarak monca söyleyilyir:
“gaç, gaç–, gak–, galk–, gama, gan, gan–, gar, gar–, gat, gat–” (bazen Türkçe’deki “g” sesi ilen, bazen Arabca’dakı “Gaf” sesi ilen, bazen de ikisi de olmayan bozuk ses ilen).
Yukarıdakı alıntıdakı mon bölümün, tekrar etmegde yarar olabilir:
Ancak Türk Tarihi’nin son 1000 yılına yakın bir dönemi, bu yazı ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir [yazı ve] dildir.
Fakat tüm topluma, Osmanlıca ögretmege çalışmak kereksiz ér; zaten başarılamaz. Neŋ zamanda da başarılamadı.
# “Osmanlıca” tiye anılan yapı, bir “tıl” émez; bir “tıllar karışımı” ér. Mundun mun yapıya, “Osmanlı Agızı” timek, daha togru mu olur acaba?
Türkçe-21 Sitesi