anmak anlamak, biçmek bıçmak, bişmek bışmak, bitmek bütmek, kelime analiz, öz kendi ös vadi, sözcük analiz, vermek bermek birmek
TÜRKÇE212 [14] BÜT BIŞ BIÇ BİR AN ÖSBÜT, BIŞ, BIÇ, BİR, AN, ÖS
[Sözcük Analizleri]
büt—, bit—
700’lü Yıllar:
SÖZCÜK | ANLAM |
büt—, püt— (br) | bitmek |
bütün, büdün, pütüm (br) | bütün |
bütür— | bitirmek |
bütürü | tamamıyla |
bütüt | ikmal, tekamül |
İstanbul Agızı:
SÖZCÜK | ANLAM |
bit— | tükenmek, sona ermek; bitki, tüy vs çıkıp yetişmek |
bitir— | tüketmek, sona erdirmek |
bitki | ağaç, ot, yosun vs genel adı |
bitik | bitmiş |
bitim | bitmek işi; son, nihayet, münteha |
bütün | tam, eksiksiz; parçalanmamış |
bütünle— | tamamlamak; bütün hale getirmek |
Yukarıdakı sözcükler inceleyilince; Türkçe’de hem “bit—” hem “büt—” fiilleri var, yargısıya varılabilir. Ulayı mun sözcüklerin, monca tüzenlemek mümkün olabilir:
Türkçe-21 Tüzenlemegi:
SÖZCÜK | ANLAM |
bit— | tükenmek, sona ermek; bitki, tüy vs çıkıp yetişmek |
bit-ik | bitmiş |
bit-im | bitmek işi; son, nihayet, münteha |
bit-ir— | tüketmek, sona erdirmek |
bit-ki | agaç, ot, yosun vs için kenel ad |
büt— | tamam olmak, tamamlanmak |
büt-ük | tamamlanmış, tamam |
büt-ün | tam, eksiksiz; parçalanmamış |
büt-ün-le— | bütün hale ketirmek |
büt-ür— | tamamlamak (tamam oldurmak, tamamlandırmak) |
büt-ür-ü | tamamı ile, tamamıyla, tamamen |
büt-üt | tamamlamag; ikmal, tekâmül |
Örnekler:
CÜMLE | ANLAM |
Yemek bitti. | Yemek tükendi. (Yemek kalmadı). |
Yemek büttü. | Yemek tamamlandı. (Yemek hazır). |
Para bitti. | Para tükendi. (Para kalmadı). |
Para büttü. | Para tamamlandı. (Kerekli para hazır). |
bış—, biş—
700’lü Yıllar:
SÖZCÜK | ANLAM |
bış—, biş— | olmak, pişmek |
bışıg, bisig, psig (br) | olgun, pişmiş, sây eden |
bışrun—, pisrun— (br) | temrin etmek, olgunlaşmak |
Yukarıdakı sözcükler inceleyilince; Türkçe’de hem “bış—” hem “biş—” fiilleri var, yargısıya varılabilir. Ulayı mun sözcüklerin monca tüzenlemek mümkün olabilir:
Türkçe-21 Tüzenlemegi:
SÖZCÜK | ANLAM |
bış— | olgunlaşmak |
bış-(ı)g | olgunlaşmış, olgun |
bış-ır— | olgunlaştırmak |
bış-rı— | (olgunlaştırmak için) temrin ettirmek, alıştırmag yaptırmak |
bış-rı-n— | (olgunlaşmak için) temrin etmek, alıştırmag yapmak |
biş— | bişmek |
biş-(i)g | bişmiş |
biş-ir— | bişirmek |
Örnekler:
CÜMLE | ANLAM |
Elmalar bıştı. | Elmalar olgunlaştı. |
Elmalar bişti. | Elmalar fırında/tencerede/ateşte bişti. |
Antrenör, sporcuların küneşte bışıryır. | ... küneşli havada olgunlaştıryır. |
Antrenör, sporcuların küneşte bişiryir. | ... küneşli havada küneşe çarptıryır. |
bıç—, biç—
700’lü Yıllar:
SÖZCÜK | ANLAM |
bıç— | kesmek, biçmek |
bıçak, biçäk | bıçak |
bıçgu | bıçak, bıçkı |
bıçıl— | kesilmek, biçilmek |
Türkçe-21 Tüzenlemegi:
SÖZCÜK | ANLAM |
bıç— | togramak |
bıç-ak | bıçak |
bıç-ıl— | tograyılmak |
bıç-(ı)g | bıçmag, bıçınç (“bıç—” fiiliden togan sonuç) |
bıç-kı |
tırtırlı bıçak [“bıç—” fiiliyin yapan] |
bıç-gaç |
el testeresi (?) |
bıç-maç | motorlu terstere (?) |
biç— | biçmek |
biç-ek | makas (?) |
biç-il— | biçilmek |
biç-geç | tırpan (?) |
biç-meç | motorlu tırpan (?) |
biç-(e)r tög-(e)r |
“biçerdöver” |
BIÇ—, TOGRA—: Neŋ şeyin çok yerden kesmek, keserek parçalamak (“havuçun togramak”, “demet maydanozun togramak” kibi).
BİÇ—: Demet halde kesmek (“ekin biçmek” kibi); neŋ şeyin baştan başa kesip ayırmak (“kumaşın biçmek”, “tahtayın biçmek” kibi); belli biçim vererek kesmek (“sunta biçmek” kibi).
# “bıç—” ile “biç—” fiilleri, yakın anlamlı lär ärinç. Mundun, kullanımda net ayırım olmadı édi kük.
# “aç—kaç (anahtar)” (700’lü yıllarda “açkaç”; Türkçe-21’de “aç-/g/aç”).
bir—, ber—
700’lü Yıllar:
SÖZCÜK | ANLAM |
bir—, per— (br) | vermek, iade etmek |
birgin | “borcunu” ödeme |
birim | borç |
birt | vergi |
Türkçe-21 Tüzenlemegi:
SÖZCÜK | ANLAM |
ber—, ver— | vermek |
ver-gi | vergi |
ver-i | veri |
ver-im | verim |
bir— | keri vermek, iade etmek |
bir-gi | iade |
bir-gi-n | “borçun” ödemeg |
bir-im | “keri verilcek” borç |
bir-t | vergi [kişileriŋ devlete borç] |
Örnekler:
CÜMLE | ANLAM |
İşçiye äniŋ parayın berdi/verdi män. | İşçiye äniŋ ücretin ödedi män. |
İşçiye äniŋ parayın birdi män. | İşçiden aldı édi män parayın, keri verdi män. |
an, an—
700’lü Yıllar:
SÖZCÜK | ANLAM |
aŋlag | akıllı, zeki, anlayışlı |
aŋsız | pek, büsbütün |
İstanbul Agızı:
SÖZCÜK | ANLAM |
an | iki tarla arasındaki sınır; zihin |
an (Arapça “a^n”) | zamanda en kısa parça |
anla— | anlamak |
anlak | zekâ |
anlaklı | zekî |
an— | anmak |
Bazı Yerel Agızlar:
SÖZCÜK | ANLAM |
aŋ | iki tarlayıŋ aradakı sınır |
aŋla— | anlamak |
aŋ— | anmak |
Türkçe-21 Tüzenlemegi:
SÖZCÜK | ANLAM |
an/aŋ | (herhängi iki bölümüŋ aradakı) sınır; iki tarlayıŋ aradakı sınır; iki zaman bölümüyüŋ aradakı sınır |
a^n (Arabca) |
zamanda en kısa parça |
an-la— | anlamak (“neŋ şeyiŋ/bilgiyiŋ sınırların zihin ilen çizmek, akıl ilen kuşatmak”) |
an-la-g | iyi anlayan, anlayışlı, akıllı, zeki |
an-la-k | zekâ |
an-la-k-lı | zekâlı, zekî |
an-la-k-sız | zekâsız, zekâsı kıt |
an-sız | sınırsız, sınırlamagsız; bek (pek); büsbütün |
an—/aŋ— | anmak |
an-(ı)l | zihin, hafıza (“anmak eylemiyiŋ oluşmag yeri”) |
an-l-a— |
anlamak |
# “anla—” fiili, hem “an” isim türü sözcükten, hem “an—” fiil türü sözcükten türetilebilyir. “an—” fiiliden äniŋ türemeg turumuda, asılda “an-(ı)l-a—” olur; baglamag ünlüsü tüşümü ilen “an-l-a—” olur.
# “şu an”: “Keçmiş zaman ile kelcek zamanıŋ aradakı sınır, şimdi.”, “Şu an kitab okuyur män.” [?]
öz, ös
700’lü Yıllar:
SÖZCÜK | ANLAM |
öz, ös (br) | kendi, vücut, hayat, şahıs |
öz | vadi |
özäk | küçük vadi |
özän | ilik |
özlüg | canlı |
özüt | can, ruh |
Türkçe-21 Tüzenlemegi:
SÖZCÜK | ANLAM |
öz | kendi; hulasa, özüt; can, canlılık; vücut, şahıs |
öz-än | ilik |
öz-lüg | canlı |
öz-üt | can, ruh |
ös | vadi |
ös-äk, ös-ek |
küçük vadi |
# “tag özü, tagıŋ öz”: tagıŋ iç kısım, vadi, ös (?)
# yul (çay, göl) · yulak (küçük çay)
# “kiginç”, “cevab” anlamıya kelir; acaba munuŋ kök-ek titiklemegi nasıl olur?
# “anun—”: “hazırlanmak”, “anuk”: “hazır, hazırlık” timek ése acaba kök ne, ekler neler?
Kelimeleriŋ 700'lü yıllardakı biçimler:
ESKİ TÜRKÇENİN GRAMERİ, A. VON GABAIN, Çeviren: MEHMET AKALIN, TDK Yayınları, SÖZLÜK bölümü.
Türkçe–21 Sitesi